![]() |
KOY ENSTITULERI | ![]() |
![]() |
İÇİNDEKİLER Önsöz Giriş Hipotez: Kendine özgü bir model olan köy enstitüleri ve kütüphanelerinin temelinde yatan düşünceyi saptayabilmek ve alanımız açısından önemini vurgulamak. I. BÖLÜM KÖY ENSTİTÜLERİ 1.1 : Köy enstitüleri üzerine bir iki söz 1.2: Tarihsel Özet 1.3: Köy Enstitülerinin Tanımı ve Amaçları 1.4 : Cumhuriyet süreci ve köy enstitülerinin temelinde yatan düşünce 1.4.1: Türk Devriminin Nitelikleri ve Hedefleri 1.4.2: Köy Enstitülerinin Temelinde Yatan Düşünce 1.4.3 : Genel Durum 1.5: Köy enstitülerinin kuruluşu ve gelişimi 1.5.1 Eğitim Yöntemleri 1.5.2 Yetiştirme Erekleri II.BÖLÜM KÖY ENSTİTÜSÜ SİSTEMİNİN DÜŞÜNSEL TEMELLERİ 2.1: Yasal Dayanak 2.1.1: Köy Eğitmenleri Yasası 2.1.2 : Köy Enstitüleri ile İlgili Yasalar 2.2: Düşünsel Kaynaklar 2.2.1: Batılı Eğitim Düşünürlerinin Etkisi 2.2.2: Osmanlı Eğitim Düşünürlerinin Mirası 2.2.3 : Türk Devrimi ve Arayış Süreci 2.2.4 : Halkevleri ve Köycülük 2.2.5: Dr. Halil Fikret Kanadın Önerileri III.BÖLÜM KÖY ENSTİTÜLERİNDE YÖNETİM 3.1 : Yönetim İşlevleri 3.2 : Eğitim Programlarının Yönetimi 3.3: Öğrenci Hizmetlerinin Yönetimi 3.4: Genel Hizmetlerin Yönetimi 3.5: Bütçenin Yönetimi 3.6: Köy Enstitülerinde Yönetim Süreçleri 3.6.1: Sorun Çözme yada Karar Verme Süreci 3.6.2: Planlama Süreci 3.6.3: Örgütlenme Süreci 3.6.4: Eşgüdümleme Süreci 3.6.5: İletişim Süreci 3.6.6: Denetleme Süreci 3.7: Sonuçlar ve Öneriler IV.BÖLÜM KÖY ENSTİTÜLERİ KÜTÜPHANELERİ VE BİLGİ BELGE YÖNETİMİ AÇISINDAN ÖNEMİ 4.1: Köy Enstitülerinde Okumanın Önemi. Kitap ve Kütüphanenin Yeri 4.2: 1947 Köy Enstitüleri Yönetmeliği ve Alanımız Açısından Önemi 4.3: Köy Enstitülerinin Kapatılması SONUÇ KAYNAKÇA ÖNSÖZ Kütüphaneler, varoldukları dönemin ve bünyesinde yer aldıkları kurumların (örneğin üniversiteler ve üniversite kütüphaneleri) bütün koşullarından etkilenirler. İçersinde bulundukları dönem, toplum ve kurum ne denli aktif ise kütüphaneler de, buna bağlı olarak, o derece aktif ve önemli,olurlar. . Bu çalışmanın amacı, ortaya konan hipotezin doğruluğunu veya yanlışlığını kanıtlamaya çalışmaktır. Bu çalışmayı yaparken taraf olmaktan çok yansız davranmaya çalıştım. Cumhuriyet ’in eğitim-öğretim alanında gerçekleştirmiş olduğu en önemli yeniliklerden biri de Köy Enstitüleridir. Ülkenin ve ulusun kendi gerçeklerine uygun, demokratik ve dinamik unsurları taşımış olan Köy Enstitüleri, varoldukları kısa dönemde bile yetiştirdiği nitelikli ve aydın bireyler ile ulusun kalkınmasında önemli bir katkı sağlamıştır.Okuma-yazma bilmeyen tek kişinin bile kalmamasını, bir ulusun eğitim-öğretim yoluyla kalkınmasını ve kırk bin köye Cumhuriyet devrimlerini götürmeyi amaçlamış olan Köy Enstitüleri, okumaya, kitaba ve kütüphaneye önem vermiş ve bu unsurlar Köy Enstitülerinin adeta vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Bu çalışmayı gerçekleştirirken kaynak bulmamda yardımcı olan Milli Kütüphane Enformasyon Uzmanı Sayın Özlem.Akata’ ya , Ödevin hazırlık ve yazım aşamasında bilfiil yardımlarını esirgemeyen Çevirmen Ahmet Deniz Altunbaş’a,Kurtuluş Karaldı’ya,Milli Kütüphane çalışanlarına ve en önemlisi bizlere böyle ödevler vererek, bizleri araştırmaya sevk eden saygı değer hocamız Sayın Yrd. Doç. Dr. Mesut Yalvaç'a en içten teşekkürlerimi sunarım. Belkiye Danakıran GİRİŞ Bu çalışma 1940-1954 yılları arasında Türk köylerinin kalkınmasına gereken insan gücünü sağlamak amacıyla kurulan bir eğitim modeli olan köy enstitüsü modelinin çağdaş Türk Eğitim Sisteminin yönetimine katkısı ortaya çıkarmak, kuruluş itibariyle bu enstitülerin işlevlerini yerine getirip getirmediklerini ortaya koymak amacıyla yapılmıştır.Çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde; Köy Enstitülerinin açılması ele alınmıştır. Bu süreç ele alınırken, Köy Enstitülerinin tanımı, amaçları ve gelişimi, bunun yanı sıra Cumhuriyet rejimi ve onun getirdiği anlayış ile bağı kurulmaya çalışılmıştır. Ayrıca bu bölümde Köy Enstitülerinin ortaya çıktığı dönemin nüfus, okur-yazar ve mali durumu belirtilmeye çalışılmıştır. köy enstitüsünün kuruluşu ve köy enstitülerinin kuruluş amacına yer verilmiştir. İkinci bölümde; Köy enstitüsü sistemini düşünsel temelleri üzerinde durulmuş,köy enstitüleri ile ilgili yasalar yönetmelikler ele alınmıştır. Üçüncü bölümde ; Köy enstitülerinde yönetim ve sorunlarına yer verilmiştir.Yönetimin işlevleri ,eğitim programlarının yönetimi üzerinde durulmuş ve bu konuyla ilgili sonuç ve önerilere yer verilmiştir. Dördüncü bölüm ise ; daha çok alanımızı ilgilendirmektedir. Bu bölümde, Köy Enstitüleri için kitap, kütüphane ve okuma kavramlarının neyi ifade ettiği ve bunun için neler yapıldığı incelenmiştir.yine 1947 Köy Enstitüleri Yönetmeliğinin alanımız açısından tahlili yapılmaya çalışılmıştır.ve son olarak Köy enstitülerinin kapatılmasına yer verilmiştir. Bu çalışmanın amacı; Cumhuriyet ve Türk eğitim-öğretim tarihinin önemli bir evresi olan Köy Enstitüleri gerçeğini ortaya koyabilmektir. Bunun yanı sıra, kendine özgü bir model olan Köy Enstitülerinin temelinde yatan düşünceyi saptayabilmek ve alanımız açısından okuma, kitap ve kütüphane kavramlarının Köy Enstitüleri için neyi ifade ettiğini ve ne derece önemli olduğunu ortaya koyabilmektir. Köy Enstitülerinin ortaya çıktığı dönemin nüfus, okur-yazar ve mali durumu da belirtilmeye çalışılmıştır.Bu çalışmanın yapılmasında araştırma yöntemi olarak“tarihsel yöntemden ve betimlemeden yararlanılmıştır.Veri toplama tekniği olarak ise yayın ve basılı eserlerden yararlanılmıştır. Belkiye Danakıran KÖY ENSTİTÜLERİ Onlar, Köy çocuklarıydı. Geldiler, Yalın ayaklarıyla Ve Yırtık mintanlarıyla geldiler. Gönene,İvrize, Kepirtepe’ye. Unutulmuşlar bin yıldır; Ferhat oldular, Yardılar İdris Dagını, Gürül gürül akıttılar suyunu, Hasanoğlana. Köroğlu oldular, Kafa tuttular Bolu Beylerine. Yıktılar saltanatını ağaların. Horon teptiler Beşikdüzünde kol kola. Halay çektiler Yıldız elinde türkülerle. Diz vurdular Ortaklar’da efece., Siz, Her gece, Mehtaba çıkarken Heybeli’de Onlar, Duvar ördüler Çatı çattılar. Yıldızlara bakarak yaz geceleri, Harman yerlerinde yattılar. Kazma salladılar yorulmadan. Kerpiç döktüler, Kerpiç. Sızlanmadılar hiç. Yakıştı nasırlı ellerine, Kitap ve çekiç. Başladı yurt harmanında imece Bir gece, Karanlık inlerinden gizlice, Brütüsler çıktı ansızın. Çektiler zehirli hançerlerini Vurdular sırtlarından haince... Aydınlık bir Türkiye gelir,aklıma Kalkınmış bir Türkiye gelir, Köy Enstitüleri denince. Özbek İnce bayraktar I. BÖLÜM KÖY ENSTİTÜLERİ 1.1:Bir İki Söz “17 Nisan 1940'ta Büyük Millet Meclisinde kabul edilen Köy Enstitüleri kanunu, Enstitüler in hukuki doğuşunu işaret ediyor. Köy ilkokullarından mezun olmuş köylü çocuklarını, beş yıllık bir tahsil sonunda, öğretmen olarak yetiştiren Köy Enstitüleri, mezunlarına tanınan haklar bakımından lise seviyesinde tahsil kurumlarıdır. Köye öğretmen yetiştirmek üzere kurulmuş olan Enstitüler, iş prensibi esasını kendilerine mihver olarak almışlardır. Yabancı memleketlerin köy maarifi sahasındaki çalışmaları gözden uzak tutulmamakla beraber, memleket realiteleri bilhassa göz önünde bulundurulmuştur. 1935 yılında « Yarının muallimleri nasıl yetiştirilmeli ?» konusunda bir makale serisi neşreden muharrir (H,F. Kanad) Enstitülerin doğuşunu bu makale serisine bağlamak istiyor. Enstitülerin kuruluşuna hîzmeti geçenleri ».. bu yeni ve önemli teşebbüsü benimseyerek işe başlamış..» kimseler olarak ortaya koyuyor. Sözü edilen « yeni ve önemli teşebbüs» biraz önce zikrettiğimiz, muallim mekteplerinin artık eskimiş olduğuna ifade eden makale serisi ile, onun esas fikirlerini ihtiva e ele n bir lâyihadır. Fakat muharrir evvelce neşrettiği makaleleri söz konusu ettiği kitabının bir yerinde(Milliyet ideali..) Kızılçullu Köy Enstitüsünü ziyaret eden bir Amerikalı pedagogun aşağıdaki sözlerini naklederken, makale serisinde kurulmasını teklif ettiği köy muallim mektepleri dolayısıyla düştüğü tezadın farkına varmıyor. Amerikalı kadın pedagog Köy Enstitüsünü ziyareti sonunda şunları söylüyor ; «Görüyorum ki sîz bu müessesede Amerikanın meşhur pedagogu J. Dewey'in fikirlerini tahakkuk ettirmek yolunda ileri bir adım atmış bulunuyorsunuz. » Gerçekten, Köy Enstitüleri, Amerikanın meşhur pedagogu J Dewey ile büyük Alman terbiyecisi Kerschensteiner' in “iş Prensibi”nden geniş mikyasta mülhem olmuş görünüyor. Fakat ilk hareket noktasını memleketin toprağı ve insanı teşkil etmiş, böylece bizi ifade eden bir müesseseye varılmıştır. Enstitülerin kuruluşunu zorlayan sebep ise bir makale serisi değil, içtimaî hâdiselerin kaşınılmaz akışı olmuştur .” 1.2:Fakir Baykurt ve Köy Kütüphaneleri ‘’Milliyet Gazetesi'nin 12 ve 15 Ekim tarihli nüshalarında ünlü romancılarımızdan Fakir Baykurt'un, Almanya'da pankreas kanserinden öldüğü haberi vardı. Baykurt, Burdur-Yeşilova kazası Akçaköy'deki evlerinde bir kütüphane kurmuş ve bunun açılışını da Kültür Bakanı İstemihan Talay'a yaptırmıştı. Ünlü yazarın, Bakan'dan dileği ise, bu kütüphaneye bir görevliatanması idi. Kültür Bakanlığı'ndan bir atama yapılması gecikmiş olacak ki, Burdur Valiliği, geçici olarak, bir öğretmeni burada görevlendirmiş. Kütüphaneciliğin nasıl bir meslek olduğunu ve bunun 45 yıldan bu yana ülkemizde üniversite düzeyinde dört yıllık bir eğitimle yapılmakta olduğunu bilmeyenler veya bilmemezlikten gelenler için, yukarıdaki haber çok ilginç gelebilir; hatta büyük bir coşkuyla alkışlanabilir. Ancak, saçlarını kütüphanecilik yolunda ağartmış ve ağartmakta olanları ise, derin derin düşündürür. Ülkemizin her yanında yaşayan vatandaşlarımızın, sadece kütüphanelerden değil, her çeşit hizmetten yararlanmasını elbette isteriz. Eğer bir ülkede, fırsat eşitliği ve sosyal adalet söz konusu ise bundan her bireyin yararlanması doğaldır. Ulusal düzeyde bir halk kütüphaneleri sistemi düzenlenmesinde, şu iki kurala uymak gereklidir: 1. Kütüphaneler, merkezden taşraya doğru kurulmalı ve geliştirilmelidir. 2. Kütüphaneler, sosyal sorunlarını çözümlemiş yerlerde kurulmalı ve geliştirilmelidir. Saydığımız bu iki kuralı, yöneticilerimizin, çeşitli nedenler yüzünden, uygulayabildiklerini söyleyemeyiz. Kasaba, kent ve köy gibi küçük yerleşim birimlerinde, kamu yararına olan öteki kuruluşlar yokken, kütüphane kurmak ve onu nitelikli bir biçimde yaşatma olanağı olmadığını sanıyoruz. 1960'lı başlarında Ayaş'ın Gökler Köyü'nde bir kütüphane kurulmuştu; ancak bu köyün bağlı olduğu ilçede kütüphane yoktu. Ayrıca, Gökler Köyüne gönderilmiş olan kitap dermesi de halkın gereksinimlerine karşılık verecek nitelikte değildi. Ayvalık İlçesi'nin Küçükköy semtindeki kütüphane ise, oralı ve Milli Eğitim Bakanlığı'nda yetkili bir kişinin hatırı için kurulmuştu. Küçük köy kütüphanesinin donanımı çok iyi ve yöneticisi liseyi bitirmiş bir kişiydi; fakat buranın ne zaman açıldığı belli olmazdı; çünkü, yönetici başka işlerle uğraşırdı. Eski Adalet Bakanları'ndan Hüseyin Avni Bey, Kütüphaneler Müdürlüğün doğum yeri olan Niğde'nin Fertek Kasabası'nda bir kütüphane yapılması için, elli bin lira bağışlamıştı. 1950 yıllarında Fertek'teki kütüphane yapısı Devlete 200 bin liraya mal olmuştu. Fertek Niğde'ye 15 dakikalık bir uzaklıktadır ve belki de şimdilerde kasaba ile şehir birleşmiştir. Hüseyin Avni Bey, Ankara'da Kedi Sevenler Sokağı'ndaki apartmanının zemin ve bodrum katlarını halk kütüphanesine kiralamıştı. Yenimahalle Halk Kütüphanesi yapılıncaya kadar, Ankara halkına hizmet olumsuz koşullar altında çalışan kütüphaneden veriliyordu. Hüseyin Avni Bey, elli bin lirayı koşullu olarak vereceğine, Niğde Sungurbey Halk Kütüphanesine koşulsuz bağışlasaydı daha iyi olmaz mıydı diye düşünmüşüzdür. Çünkü, ellili ve altmışlı yıllarda değil kasaba ve köylerde, büyük illerimizde bile, nitelikli halk kütüphanelerimiz yoktu. Yıllar geçtikçe ve ben, kent, kasabalarda, olumsuz koşullar altında varlığını sürdürmeye çalışan kütüphaneleri gördükçe, küçük yerleşim birimlerinde çakılı kütüphane kurmanın gereksizliğine inandım. Ülkemizde kırk binden fazla yerleşme yeri olduğunu düşünecek olursak, Devletin buralara bütün hizmetleri çakılı olarak ulaştırmasının olanaksız olduğunu kabul ederiz. Burdur İl Halk Kütüphanesi Müdürü Ramazan Bey'le 17.11.1999 tarihinde Ankara'da görüşmemiz sırasında, Fakir Baykurt'un köyünün Yeşilova ilçesine 30, Burdur'a 40 kilometre uzaklıkta olduğunu öğrendim. Fakir Baykurt'un, köydeki evini ve dermesini (koleksiyonunu) Devlette bağışlaması çok güzel bir davranış; ancak, köydeki bu evin gerçek bir kütüphane işlevini yerine getirmesi gerçekten olanaksız gibi görünüyor. Kütüphaneyi oluşturan öğelerden yapı ve dermenin sağlandığı bir an düşünsek bile, görevli, okuyucu ve bütçe sorunlarını sürekli olarak nasıl çözülecek Akça köy' deki bu evin kütüphane olarak işleve yatkın olduğunu kabul etsek bile, Fakir Baykurt'un bağışladığı dermenin köy halkının gereksinimlerini ne derece karşılayacağı kuşkuludur. Ünlü yazarın, seçkin eserlerden oluştuğunu sandığımız bu dermesi, Burdur İl Halk Kütüphanesine verilseydi daha yararlı olurdu ve kuşkusuz okuyanı da çok olurdu. Giderlerinin nereden karşılanacağı belli olmayan ve geçici olarak, kütüphaneci olmayan bir öğretmenle yönetilen bu kütüphanenin geleceğinden kuşku duymaktayım. Köy, kasaba, mezra ve kent gibi küçük yerleşim yerlerinin kütüphane gereksinimini gezici kütüphaneler, iğreti dermelerle karşılamak daha iyi olur sanıyoruz. Kültür Bakanlığı Kütüphaneler Genel Müdürlüğü'nün, gözetim ve denetimi altında, halk kütüphaneleri kurma, yürütme ve yaşatma işlerinin yerel yönetimlere verilmesi zamanı gelmiş, hatta geçmektedir. Osmanlı Dönemi 'de vakıf kütüphaneleri vardı. Vakfı yapan kişi, kütüphanenin bütün giderlerinin vakıftan sağlanmasını garanti ederdi. Günümüzde insanlar bir yere bağışta bulunuyor; ancak, bağışın kendisine sağlayacağı onurla yetinip, her çeşit giderinin Devlet tarafından karşılanmasını yeğliyor. Yerel yönetimler, Belediyeler Kanunu ile kütüphane kurmakla da yükümlüdürler. Ayrıca, 2 Kasım 1985 gün ve 18916 sayılı mükerrer Resmi Gazete 'nin 21. Sayfasında il ve ilçe tipi kütüphanelerin ölçütleri verilmiştir. Bursa ili merkezi Setbaşı'nda yerel yönetim tarafından yönetilen ve çok ilgili, bilgili bir kütüphanecinin başında bulunduğu görkemli kuruluşu anmadan geçemiyorum. Halk kütüphanelerinin yerel yönetimlere bırakılması ve Bursa'nın bu girişimde örnek alınmasını, sanırım izlenecek en doğru yoldur’’ . 1.3: Tarihsel Özet “Köy Enstitüsü Hareketi ile ilgili gelişmeleri izleyebilmek için, önemli tarihleri satırbaşlarıyla anımsamak pratik yararlar sağlayabilir. Bunlar daha çok önemli düzenleme tarihleridir. Şöyle: - 1935 yılında toplanan CHP Büyük Kurultayı, köye ağırlık verme politikasını benimsedi. Atatürk bu politikayı eğitim alanında yürütmek üzere, eski kurmayı Saffet Arıkan'ı Milli Eğitim Bakanı olarak görevlendirdi. - 1935 yılında, İsmail Hakkı Tonguç,Bakan Arıkan tarafından MEB ilköğretim Genel Müdürlüğüne atandı (Önce vekâleten, sonra asaleten). - 1936 - 37 öğretim yılında, Eskişehir Çifteler Devlet Çiftliğinde ilk Eğitmen Kursu açıldı. Bu kurs altı ay kadar sürdü (Kültür Bakanlığı Dergisi, sayı 20-1, 1937). - Haziran 1937'de 3238 sayılı Köy Eğitmenleri Kanunu çıkarıldı; Eğitmen Kurslarının sayısı çoğaltıldı. 6-8 ay süreli bu kurslar, değişik illerde 1948 yılına kadar yinelendi. - 1937 -38 öğretim yılında Eskişehir/Çifteler ve İzmir/Kızılçullu'da iki Köy Öğretmen Okulu açıldı. Bunlara 1938-39 öğretim yılında Kırklareli/Kepirtepe, 1939-40 öğretim yılında da Kastamonu/Gölköy köy öğretmen okulları eklendi. - 7 Temmuz 1939 günü 3704 sayılı yasa çıkarılarak, Eğitmen Kursları ile yeni kurulacak Köy Öğretmen Okulları (Köy Enstitüleri) için arazi sağlandı ve bu kurumlara döner sermaye verildi. - 17 Nisan 1940 günü 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu kabul edildi (17 Nisan günü, "Köy Enstitüleri Bayramı" olarak kutlanmaya başlandı). Köy öğretmen okulları, Köy Enstitülerine dönüştürüldü ve 1940-41 öğretim yılında 10 yeni Enstitüleri açıldı. Bu sayı 1945-46 öğretim yılına kadar 20'ye çıkarıldı; 1948-49 öğretim yılında bir tane daha açıldı. - 19 Haziran 1942 gün ve 4274 sayılı Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilat Kanunu çıkarılarak, ilköğretim ve Köy Eğitimi Sistemi tüm ayrıntılarıyla düzenlendi. Bu yasa için, ilköğretim Genel Müdürlüğünce (Kuşkusuz Tonguç'un öncülüğünde) hazırlanıp 30.11.1043 günü ilgililere duyurulan Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilat Kanunu İzahnamesi ile Köy Enstitüsü sisteminin amacı, felsefesi, örgütlenişi, görevlilerinin nitelikleri ve sorumlulukları ayrıntılarıyla belirlendi. - 1942 yılında Ankara/Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nde, Köy Enstitülerine öğretmen, yönetici, denetmen; ülkeye köy araştırmacısı yetiştirmek üzere. Köy Enstitülerinin en yetkin öğrencilerini alıp yetiştiren üç yıl süreli Yüksek Köy Enstitüsü açıldı. - AKöy Enstitüleri öğretim Programı altı yıllık bir denemeden sonra, 1943 yılında yürürlüğe konuldu. - 1945 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile 1954 yılına kadar sürecek bir plan yapılarak, on yıllık bir ilköğretim Seferberliği ilan edildi. - 1946 yılında yapılan genel seçim sonunda CHP'nin tutucu kanadı iktidara ağırlığını koydu; Hasan Âli Yücel bakanlık görevinden ayrıldı, Tonguç ve ekibi de görevden uzaklaştırıldı. - 1947 yılında Köy Enstitüsü öğretim Programı ve Yönetmeliği değiştirilerek, öğrencilerin yönetime katılması, iş eğitimi gibi temel ilkeler ve etkinlikler kaldırıldı; mezunlara arazi ve teçhizat verme uygulamasına son verildi. - 1947 yılı sonlarında Yüksek Köy Enstitüsü kapatılarak öğrencileri başka okullara nakledildi. Yüksek Köy Enstitüsü mezunlarından bazıları "solcu" oldukları gerekçesiyle, yedek subay okulunda, "çavuş" çıkarıldı. - 1948 yılında Eğitmen Kurslarına son verildi ve birçok eğitmen de görevden uzaklaştırıldı. - 1950'den sonra Köy Enstitülerinin kız öğrencileri ayrılarak, Kızılçullu ve Beşikdüzü Köy Enstitülerinde toplandı. Sonra Kızılçullu kapatılıp öğrencilerin Bolu Kız Öğretmen Okuluna aktarıldı. Aynı yıllarda 4 enstitüdeki Sağlık Kolu kapatıldı. - 1951 yılında Köy Enstitülerinin öğretim süresi beş yıldan altı yıla çıkarıldı. - 1953 yılında Köy Enstitüleri Programı ile llköğretmen Okullarının programları birleştirildi. - 1954 tarih ve 6234 sayılı yasa ile Köy Enstitüleri, İlköğretmen Okulu'na dönüştürüldü.” 1.4: KÖY ENSTİTÜLERİNİN TANIMI VE AMAÇLARI Köy Enstitülerinin kuruluş kanunu olan 17 Nisan 1940 tarihli, 3803 no,lu kanuna göre Köy Enstitüleri: ‘Köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabını yetiştirmek üzere ziraat işlerine elverişli arazisi bulunan yerlerde, Maarif Vekilliğince açılan enstitülerdir. Başka bir kaynağa göre “köy öğretmen ve eğitmenleriyle köylerde tarım ve s ağlık görevlisi olarak çalışacakları yetiştirmek amacıyla kurulmuş eğitim kurumları” olarak tanımlanır. Diğer bir kaynağa göre köy enstitüleri, “köy okullarına öğretmen ve eğitmen yetiştirmek, yöre kalkınmasında etkin bir görev üstlenmek üzere açılmış olan eğitim kurumları” olarak tanımlanmıştır. Yukarıda sıralanan tanımlamalar, bünyelerinde köy enstitülerinin amaçlarını da içermektedir. Bu tanımlamalara göre köy enstitülerinin amaçlarını belirtmek istersek köy enstitüleri, en genel anlamıyla “köy öğretmeni ve diğer meslek erbabını yetiştirmeyi” amaçlamıştır diyebiliriz. Ancak, Türk eğitim ve öğretim tarihinin önemli bir evresi ve gerçekliği olan Köy Enstitülerini ve onun ulaşmak istediği hedefleri ortaya koyabilmek için, öncelikle Cumhuriyet sürecini iyi algılamak ve Köy Enstitülerinin temelinde yatan düşünce ya da düşüncelerini belirtmek gerekir. 1.5. Cumhuriyet Süreci ve Köy Enstitülerinin Temelinde Yatan Düşünce Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışıyla başlattığı Kurtuluş Savaşı başarıyla sonuçlanmış ve Lozan Antlaşmasıyla (1923) noktalanmıştır. Fakat, Mustafa Kemal’e göre asıl savaş yeni başlamıştı. Yapılacak olan savaş, geri kalmışlığa, cehalete ve tutuculuğa karşı verilecekti. Bunun ilk adımları ise 1 Kasım 1922’de saltanatın kaldırılması ve 29 Ekim 1923’te Cumhuriyetin ilanı ile belirginleşiyordu. Yapılan bu devrimleri anlayabilmek için, devrimlerin niteliklerini ve hedeflerini kavrayabilmeliyiz. 1.5.1 Türk Devriminin Nitelikleri ve Hedefleri Mustafa Kemal Atatürk “inkılap” deyiminin Türk Tarihi açısından anlamını “Türk Milleti’ni soran asırlarda geri bırakmış olan müesseseleri yıkarak yerlerine milletin en yüksek medeni icaplara göre ilerlemesini temin edecek yeni müesseseleri koymuş olmaktır şeklinde ifade eder. Bağımsızlık ve milli egemenlik mücadelelerinin başarıyla sonuçlandırılmalarından sonra çağdaşlaşma mücadelesine girilmiştir. Bu mücadele dinamik karakterdeki Türk Înkılabı’nın halen devam eden bir sürecidir. Bir zamanlar günümüzün gelişmiş batı toplumlarına devlet kurmayı, hoşgörülü olmayı öğretecek kadar ileri bir toplum olan Türk Milleti’nin yeniden çağdaşlığın öncüsü olma mücadelesidir.” “Türk Înkılâbı kültürel, sosyal ve ekonomik yönleriyle bir bütünlük gösterir. Bu bütünlük içinde milli yapının korunması, yeniliklerin bu yapı içinde eritilmesi esastır. Înkılabımız Fransız inkılabından esinlenmekle beraber, millilik onun ana niteliğini oluşturmuştur. Türk inkılabı, Türk tarihinin derinliklerinden kaynaklanmış, Türk toplumunun ihtiyaçlarından doğmuştur. İnkılaplar yeni bir uygarlığın körü körüne taklit edilmesi anlayışıyla değil, öze dönüş esprisi içinde gerçekleştirilmiştir. Türk Înkılabı demokratiktir. Bu nedenle inkılaplar kansız ve şiddete başvurulmadan gerçekleştirilmiştir. Başlangıcından itibaren her konuda halka danışılmış, kararlar halkın temsilcilerinin oylarıyla alınmıştır. Siyasette halkçılık temel ilke olmuştur. Cumhuriyet rejimi içinde işleyen çoğulcu bir demokrasi benimsenmiştir. Türk Înkılabı dogmatik değildir. En gerçek yol gösterici olarak akıl ve bilimi kabul eder. Bu açıdan sürekli değişen dünyayı değişmeyen bir anlayışla yorumlayan dogmatik düşünce sistemlerine açık bir üstünlük sağlar. Türk Înkılabı laiktir. Laiklik, akılcılık ve bilimselliğin doğal sonucudur.” Türk Înkılabı kapsamlı bir değişimi esas almıştır. Sadece devletin ve kurumlarının değil, onunla birlikte ferdin ve toplumun geliştirilmesi ve yüceltilmesi amaçlanmıştır. Yukarıda açıklanan nitelikler ve ulaşılmak istenen hedefler doğrultusunda yapılan bazı devrimleri, konumuza ışık tutması açısından şu şekilde sıralayabiliriz. _ Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922) _ Cumhuriyet ’in İlanı (29 Ekim 1923) _ Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924) _ Tevhid-i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924) _ Harf Devrimi (1 Kasım 1928) _ Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması (30 Kasım 1925) Saltanatın kaldırılması, halifeliğin kaldırılması ve en önemlisi de 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ’in ilanı ile yeni ve ulus egemenliğine dayanan bir devlet kurulmuştu. Yeni kurulan bu devlet ile birlikte, başta siyasal alan olmakla birlikte s sosyal, ekonomik, eğitim-öğretim ve daha birçok al anda esaslı devrimler yapılmıştır. Yapılan bu atılımların en önemli ayağını da Köy Enstitüleri oluşturmuştur. 1.5.2. Köy Enstitülerinin Temelinde Yatan Düşünce Başta da belirttiğim gibi, Köy Enstitülerinin neden kurulduğunu ve hangi amaca hizmet ettiğini algılayabilmek için, onun temelinde yatan düşünceye bakmak gerekir. Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir ki, “Köy Enstitüleri bir ulusun eğitim yoluyla kalkınmasını amaçlayan, eğitim davranışıdır.” S. Eyüboğlu ise konu ile ilgili “kırk bin köyün her birine bir nefes devrim götürmenin en kestirme, en ucuz, en mütevazı yolu” olarak bahseder Köy Enstitüleri’nden. Ayrıca Mustafa Kemal Atatürk’ün konu ile ilgili sözleri Köy Enstitülerinin temelinde yatan düşünceyi de açıkça belirtmektedir. M. Kemal Atatürk 1 Mart 1922’de (Millet Meclisi’nin açılışında) şu sözleri söylemiştir. “Türkiye’nin sahibi ve efendisi kimdir: Bunun yanıtını hep birlikte verelim. Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi köylüdür”. Öyleyse herkesten daha çok gönenç, mutluluk ve zenginliği en çok hak eden ve ona layık olan köylüdür. Bunun için TBMM Hükümeti’nin ekonomik ,siyasi bu temel gereği elde etmeye yönelik olmalıdır. Diyebilirim ki bugünkü yıkım ve sefaletin tek nedeni, bu gerçeğin gafili bulunmuş olmamızdır. Gerçekten yedi yüzyıldan beri dünyanın çeşitli bölgelerine göndererek kanlarını akıttığımız, kemiklerini yabancı topraklarda bıraktığımız ve yedi yüzyıldan beri emeklerini ellerinden alıp saçıp savurduğumuz ve buna karşılık daima onur kırma, aşağılama ve kötülemeyle karşıladığımız ve bunca özverilerine ve iyiliklerine karşı iyilik bilmezlik, küstahlık, zorbalıkla uşak kertesine, indirmek istediğimiz bu asil sahibin önünde bugün utanç ve saygıyla gerçek durumumuzu alalım.” Yine 1 Mart 1922’deki sözlerinde M. Kemal Atatürk şu hususları belirtmiştir. “Yüzyıllardan beri ulusumuzu yöneten hükümetler, Milli Eğitim genelleşmesi isteğini göstermemişlerdir. Ancak bu isteklerine varmak için Doğu’yu, Batı’yı, taklitlerden kurtulamadıklarından sonuç ulusumuzun bilmezlikten kurtulamamasına varmıştır. Dedim ki bu yurdun asıl sahibi ve toplumumuzun temel öğesi köylüdür. İşte bu köylüdür ki bugüne dek Milli Eğitim ışığından yoksun bırakılmıştır.” M. Kemal Atatürk, burada belirtilenlerin dışında daha birçok konuşmasında Milli Eğitim meselesi ile ilgili fikirlerini beyan etmiş, beyan etmekle de kalmayıp, konuya en kısa zamanda çözüm bulunması gerekliliğini belirtmiştir. Zaten M. Kemal’in konu ile ilgili düşünceleri ve sözleri “Köy Enstitülerinin kuruluş nedeninin büyük bir ifadesi olmuştur.” 1.5.3. Genel Durum A. Nüfus Durumu “1935 Genel Nüfus sayımına göre Türkiye’nin nüfusu 16.200.694’türk. Bu nüfusun 12.400.952’si köylerde, 3.799.742’si il ve ilçelerde yaşamaktadır. Öğrenim çağındaki 1.800.000 çocuktan il ve ilçelerde 308.000, köylerde 347.071’I okutulabilmektedir. Okutulamayan çocuk sayısı il ve ilçelerde 132.000, köylerde ise 1.100.000’dir. Köylerin toplam sayısı 40.000’I bulmakta, bunların 35 bininde öğretmen bulunmamaktadır.” B. Okur-Yazar Durumu “Okur-yazar oranı 1923-1924’te %3-4 arasındadır. Bu oran 1927’de %5.5 iken, Harf Devrimi ile 1929 başında hemen hemen sıfır olmuş, 6 yıl sonra 1935’te okur-yazar oranı %15’e çıkmıştır. 23 Ekim 1955 Genel Nüfus sayımı sonuçlarına göre 19.366.996 olan nüfusun, 11.354.664’ü okur-yazar değil, 38.294’ü de, okur, yazma bilmez durumdadır. Okur-yazar sayısı ise nüfusun %40’ını karşılayan 7.915.238 kişidir.” C. Mali Durum “İstatistiklere göre 1934’tekie M.E.B. bütçesi 9.500.000 Tl. Kadardı. Genel bütçe ise 200 milyon liradır. 1935’te genel bütçe 250.5 milyon Milli Eğitim Bakanlığı’na ayrılan ödenek 10.690.000 lira, 1936’da genel bütçe 260 milyon (yaklaşık olarak), Milli Eğitim Bakanlığı’nın payı 10.415.000 liradır.” Ayrıca N. Evren dönemin mali bütçesiyle ve bunun eğitim-öğretim alanına yansımalarıyla ilgili şunları söylemektedir. “Bu bütçeyle yeni okul binaları yapmak, okul araçları almak ve orta dereceli okul öğretmenlerinin maaşlarını vermek olanak dışıydı. Ancak mevcudu ekonomik tedbirlerle idare etmek yoluna gidilmesi gerekli idi. Bu ortam içinde de okulların yetiştirdiği kişiler; geçimi maaşa dayalı, başka iş yeteneği olmayan kişilerdi. Şehirlerde açılan orta dereceli okullar, üretime dayalı bir eğitim yapamamaktaydı. Öğretmen okullarında öğretmenlerimiz köye gitmemizi öneriyorlardı. Ama köyde yapacağımız işler hakkında bir yöntem önerisi veremiyorlardı. Köy ve köylü salt konu olarak ele alınmıştı. Halkevlerinde köycülük kolları vardı. Bir kısım gençler, köylere gidip nutuklar çekiyorlardı, ama köyün ve köylünün kalkınmasını etkileyemiyorlardı. Ayrıca M. Kemal Atatürk ülkedeki 40 bin köyün eğitim-öğretim sorununu çözüme kavuşturmak için, bu genel durum karşısında konu ile ilgili batılı uzmanlara başvuruyor. Bununla da yetinmeyip çevresindeki eğitimcileri köy gerçeklerini inceleyip bir rapor hazırlamak üzere köylere yolluyor. Hazırlanan rapora göre durum şu şekildedir: 1. Öğretmen okullarından köylere gidenler ya dayanamayıp gitmiş ya da kalıp, köyün mevcut durumuna ayak uydurmuştur. 2. “Köy okulunda sadece okuma yazma öğrenmiş, köylü dört beş yıl sonra okuma yazmayı bile unutmuş.” 3. Ordudan dönüp tarlasını işleyen bazı çavuşlar köylü çocuklarına kendiliklerinden okuma yazma öğrettikten başka, bazı genel bilgileri kazandırmışlardır. 1.6:Köy Enstitülerinin Kuruluşu ve Gelişimi “Cumhuriyet ‘in ilk yıllarında kimi köylerde yatılı ya da pansiyonlu bölge okulları açılmıştı. Bunlar beş sınıflı idiler. Köylerde ise çoğunlukla üç sınıflı olan bu okullar 1939’daki Milli Eğitim Şurası kararlarıyla beş sınıfa çıkarılmıştır.” Başta M. Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’nün kararlı tutumları, dönemin Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un geniş ve köklü incelemelerinden sonra 1936 y ılında; orduda okuma-yazma, hesap öğrenmiş, askerlik görevini başarıyla bitirmiş yetenekli kişilerden yararlanma kararı verilmiştir. Alınan bu kararlar doğrultusunda 1936 yılından itibaren yurdun değişik yerlerinde (Köy Enstitülerinin dayanağı olacak) eğitmen kursları açılıyor. Bu kurslarda eğitmenlere pratik, uygulamalı tarım, meyvecilik, aşırıcılık vb. Gibi işler öğretiliyor, hastalıklara, onlara karşı alınacak önlemler ve hasta bakımı ile ilgili bilgiler veriliyordu. Onlardan köylerde komşularına her alanda örnek ve önder olmaları isteniyor ve yetiştirilmeleri de ona göre yapılıyordu. “Bu kursları görgülü, deneyimli, başarılı İlköğretim Müfettişleri, kimi yerde Milli Eğitim Müdürleri yönetiyor, tarım öğretmenleri ve ustalar da gençleri yetiştirmeye katılıyorlardı. Kurslarda iyi yetişenler köylerine gönderilirken kendilerine; köylülerine okuyacakları açık ve kolay anlaşılır bir dille yazılmış küçük bir sandık kitapla, köyde gerekli bir kaç marangoz, duvarcı ve tarım aleti veriliyordu. Bu yetişenlerin adı eğitmen idi. Kursta eğitmen kümelerini yetiştiren öğretmenlere de gezici baş öğretmen denilmişti.” Gezici baş öğretmenler, bölgelerindeki okullara ayda en az iki kere gidiyor gereğine göre en az bir gün orada kalıyor, eğitmenlerin derslerine ve köydeki çalışmalarına rehberlik ediyordu. “On yılda 8553 eğitmen yetiştirildi. Eğitmen okullarının açılışının onuncu yılında bu okullardaki öğrenci sayısı 135.604’ü erkek, 78.220’si kız olmak üzere toplam 213.824’ü bulmuştu.” 1940 yılına kadar devam eden ve Köy Enstitülerinin temelini teşkil eden bu sürecin sonunda, 17 Nisan 1940 ve 3803 sayılı yasa ile “Köy, Öğretmen Okulları” yerlerini Köy Enstitülerine bırakmıştır. Kuruluş tarihinden 1954 yılına kadar toplam 21 Köy Enstitüsü açılmıştır. Açılan bu köy enstitüleri bölgesel koşullar göz önüne alınarak ve yurdun hemen hemen her bölgesini kapsayacak biçimde kurulmuştur. 1.6.1 Eğitim Yöntemleri Köy Enstitüleri’nde uygulanan eğitim yöntemlerini şu şekilde sıralamak mümkündür. 1- Çevreye Uygunluk: Önemli olan yaşanılan yerdeki koşulların öğretmenin gideceği köydeki koşullara benzemesi ve öğrencinin, her iki çevreyi de tanımasıydı. 2- Doğaya Uygunluk: Öğrenciyi yıldıracak ve çalışmaktan bıktıracak iş ve ödevinin verilmemesi esastı. 3- Kendi Kendini Yönetim: Ödevlerini, haklarını ve sorumluluklarını bilen bireylerin yetiştirilmeye çalışılması ön plandaydı. 4- İş İçinde ve Kendi Kendine Çalışma: Köy Enstitüleri’nde el ve kafa birliğine, tensel ve tinsel güçlerin birbirini destekleyerek birlikte gelişmesine önem verilirdi. 1.6.2 Yetiştirme Erekleri Köy Enstitüleri, yaşamı boyunca köylerin eğitim yoluyla kalkınması hedefiyle çalışacak öğretmenleri ve köye göre yetişmiş, çeşitli yönlerden köye yararlı olacak öteki mesleklerin ustalarını yetiştirmek için şu ilkelere göre öğrenci yetiştirmeye çalışıyorlardı: 1- Kentlerin Dışında Kuruluş: Tarım ve iş alanlarında yetiştirilmeleri gereken öğrenciler, her şeyden önce tarıma elverişli alanlarda yetiştirilebilirlerdi. 2- Köye Göre Yetişme: Köy yaşantısında ve köylü içinde etkili olabilecek öğretmen ve öteki ustaların, görev alacakları köylerin koşullarına benzer biçimde yetiştirilmeleri gerekiyordu. 3- Köyden Alıp Köye Verme: “Çünkü başka kaynaktan alınanların köylerde başarır gösteremeyecekleri biliniyordu.” 4- Yaparak ve Yaparken Öğrenme: Teorinin pratikle bütünleşmesi gerekliydi. 5- Demokratik Eğitim: Enstitü ile ilgili olan veya olmayan tüm konular tartışılabilmeli ve herkes fikrini özgürce söyleyebilme hakkına sahip olmalıydı. 6- İmece: Bir köy geleneği olan imece Enstitüler arasında da yapılmalıydı. 7- Okumaya ve Genel Kültüre Yöneltme... Köy Enstitüleri karma öğrenim yapan 5 yıllık bir eğitim sürecini kapsamaktaydı. “Öğretim yılda 10.5 ay olup öğrenciler her yıl 1.5 ay köylerine izinli gönderilirdi. 46 haftalık çalışma süresinin yarısını teorik dersler, yarısını da tarım, yönetim, sanat ve yapı işleri alırdı. Bu kurumlarda tam bir iş ve üretici eğitim egemendi. Bunu; üretici, sanat, toplum, düşün, kişilik, temizlik, demokratik eğitim olarak özetleyebiliriz. “Köy Enstitülerinin on yıllık uzun dönemli planlarına göre 1956 yılında okur-yazar olmayan tek kişi kalmayacaktır. İlköğretim sorununun yüzde yüz çözüme kavuşturulması on yıllık plana bağlanmıştı. Çağdaş eğitimden geçmemiş tek Türk kalmamış olacaktı 1956’da... Çok kısa sürede (5-6 yıl), yüz on yılda yetiştirilen öğretmen sayısı aşıldı (6.0000’den 26.000’e ulaştı bu sayı). Okul sayısı da 5 binden 17 bine çıktı. Öğrenci sayısı 380 binden 1.5 milyona ulaştı. (9.000) eğitmen, 600 köy sağlıkçısı yetiştirildi”. |
||
II. BÖLÜM KÖY ENSTİTÜSÜ SİSTEMİNİN DÜŞÜNSEL TEMELLERİ 2.1: YASAL DAYANAK 2.1.1:Köy Eğitmenleri Yasası “İlk Eğitmen Kursu denemesinin bitimini izleyen günlerde; 24 Haziran 1937'de çıkarılan 3238 sayılı Köy Eğitmenleri Kanunu'na göre, "nüfusları Öğretmen gönderilmesine elverişli olmayan köylerin öğretim ve eğitim işlerini görmek [ve] ziraat işlerinin fenni bir şekilde yapılması için köylülere rehberlik etmek üzere köy eğitmenleri istihdam edilir." (m.1) "Köy eğitmenleri, Maarif ve Ziraat vekillikleri tarafından, ziraat işleri yaptırılmağa elverişli okul ve çiftliklerde açılan kurslarda yetiştirilir..." (m.2). Bu yasa uyarınca çıkarılan yönetmeliğe göre; "köy eğitmen kurslarına eğitmen namzedi olarak, askerliğini başarı ile bitirmiş, okuma-yazma bilen ve ziraat işleriyle meşgul, arazi ve hayvan sahibi veya böyle bir ailenin çocuğu, müstait (yetenekli) kimseler arasından seçilerek alınırlar. Resmî ilkokullarda ilk tahsilini yapmış olanlar... tercih edilirler." (m.1) Eğitmen kurslarının çoğu yeterince "elverişli çiftlik ve okul" bulunamadığı için, boş ve işlenmemiş topraklar da kullanıma açılmıştır. Buralar eğitmen adaylarınca işlenmiş, çoğu Köy Enstitüsü yeri olarak hazırlanmıştır. Eğitmenler, okula aldıkları çocukları kesintisiz üç yıl okutup onları mezun ettikten sonra yeniden öğrenci alan "geçici" öğretmenlerdir, ilk yıllarda Köy Enstitülerinin öğrenci kaynağı, büyük ölçüde eğitmenli okullar olmuştur.” 2.1.2Köy Enstitüleri ile ilgili Yasalar ilk Eğitmen Kursu deneyimi ülkeyi yönetenlere umut ve güven vermiş, bunun üzerine daha ileri bir adım olmak üzere 1937-1938 öğretim yılında Eskişehir/Çifteler’de ve İzmir Kızılçullu’da iki Köy Öğretmen Okulu (bazı belgelerde ("Köy Eğitim Yurdu") açılmıştır. Bu girişimin, 22 Mart 1926 tarih ve 789 sayılı Maarif Teşkilatına Dair Kanunda (m.7) "Köy Muallim Mektebi" olarak dayanakları vardı. Ancak, ilerde Köy Enstitülerine dönüştürülecek olan bu kurumlar için yeni bir yasal düzenleme gerekli idi. önce, 7 Temmuz 1939 tarih ve 3704 sayılı Köy Eğitmen Kursları ile Köy Öğretmen Okullarının idaresine Dair Kanun çıkarılarak bu okullara hazine arazisinden yer ve döner sermaye ayrılması sağlandı. Üç yıllık bir deneme evresinden sonra, 17 Nisan 1940 tarih ve 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu çıkarıldı. Köy Enstitüleri Kanunu'na göre; "köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabını yetiştirmek üzere, ziraat işlerine elverişli arazisi bulunan yerlerde, Maarif Vekilliğince Köy Enstitüleri açılır." (m.1) Enstitülere, köy okullarını bitiren yetenekli köylü çocuklar seçilerek alınır ve öğretmen olamayacağına kanaat getirilenler, başka mesleklere yöneltilir (m.3). Enstitüyü bitiren öğretmenler, Bakanlığın belirleyeceği yerlerde (köylerde) yirmi yıl çalışmak zorundadırlar (m.5). "Köy Enstitülerinden mezun öğretmenler, tayin edildikleri köylerin her türlü eğitim ve öğretim işlerini görürler. Ziraat işlerinin fenni bir şekilde yapılması için bizzat meydana getirecekleri örnek tarla, bağ ve bahçe, atelye gibi tesislerle köylülere rehberlik eder ve köylülerin bunlardan istifade etmelerini temin ederler..." (m.6). Yine yasaya göre "Köy Enstitülerinden mezun olan öğretmenler, ayda yirmi lira ücretle tayin edilirler..." (m.7). "Köy Enstitüsünden mezun olanlara... bir defaya mahsus olmak üzere, vazifeye başladıkları ay içinde zati ihtiyaç (donatım) bedeli olarak 60 lira verilir." (m. 10) Bu öğretmenlere devletçe, üretim araçları, ıslah edilmiş tohum, fidan ve hayvan verilir; bunlar okulların demirbaşlarıdır (m.11 ve 14). Yine bu öğretmenlere, geçimlerini sağlayacakları ve öğretim uygulamaları yapabilecekleri tarla verilir (m. 12). Köy Enstitüleri Yasası, öğretmenlerin başarılı olmaları için devleti yükümlü kılmaktadır: "...Köy öğretmenlerinin, işlerinin normal bir şekilde yürütülmesine devlet teşkilatı mensupları yardım ederler." (m. 15). "Köy öğretmenlerinin tayin edilecekleri okulların binaları ve öğretmen evleri... köy ihtiyar heyeti tarafından yaptırılır... öğretmen işe başlamadan evvel okul binası ve öğretmen evi tamamen bitirilir." (m.16)."... köy öğretmenleri için Maarif Vekilliği tarafından 'Köy Öğretmenleri Tekaüt (Emekli) Sandığı' ve 'Köy öğretmenleri Sağlık ve içtimai (Sosyal) Yardım Sandığı1 teşkil edilecektir..." (m.18). Köy öğretmenleri ve aileleri ile köy okulu öğrencilerinin sağlık hizmetleri parasız olarak görülür (m.21). Bu yasalara göre 1948 yılına kadar 21 tane Köy Enstitüsü kuruldu ve birçok Eğitmen Kursu açıldı. 1943 yılında çıkarılan 4459 sayılı yasa ile bazı Köy Enstitülerinde Sağlık Kolu da açıldı. Bu kol, köy ebesi ve köy sağlık memuru yetiştiriyordu. Bunlardan başka "Köye yararlı diğer meslek erbabını yetiştirecek" başka kollar açılamadı. 1942 yılında, Köy Enstitülerine öğretmen ve yönetici; ilköğretime yönetici ve denetmen yetiştirmek ve "köy incelemelerine merkez teşkil etmek üzere" Hasanoğlan Köy Enstitüsü bünyesinde bir de Yüksek Köy Enstitüsü açıldı (Yüksek Köy Enstitüsü Talimatnamesi: 1943). 19 Haziran 1942'de çıkarılan 4274 sayılı Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilat Kanunu, tüm illeri enstitü kesimine (bölgelerine) ayırdı. Her enstitü kesiminde bulunan köy okulları, köy bölge okulları, yetiştirici ve tamamlayıcı kurslar, kesimdeki Köy Enstitülerinin gözetim ve denetimine bırakılıyordu. Buralara öğretmen ve yönetici yetiştirmek, bu öğretmenleri izlemek ve geliştirmek, okulların araç-gereç gereksinmelerini karşılamak; kesimin köy enstitüsüne ait görevlerdi. Bu akılcı sistem de 1946'dan sonra yıkılıp eğitim yönetiminde geleneksel "il idaresi" sistemine dönüldü. Bu durumda köy okulları ve öğretmenlerin enstitülerle hiçbir bağlantısı kalmadı. 2.2: DÜŞÜNSEL KAYNAKLAR 2.2.1:Batılı Eğitim Düşünürlerinin Etkisi “Köy Enstitülerinin kuramcısı ve kurucusu ismail Hakkı Tonguç (1894-1960), ünlü ünsüz birçok Batılı eğitim düşünürünü incelemiştir. Ancak, onu en çok etkileyenler arasında Fransız düşünürü J.J. Rousseau (1712-1778), isviçreli pedagog H.Pestalozzi (1746-1828), Alman Pedagog G.Kersc/ıensfe/ner(1854-1932) ve ABD'Iİ filozof J.Devvey bulunmaktadır. Bunlar yanında, çok iyi bildiği Almanca sayesinde sosyalist eğitim düşünürlerini de tanımıştır. Ancak, tüm bu düşünürlerin koşullan çok farklıdır. Örneğin Rousseau, Fransız devriminin gebelik dönemi düşünürüdür. Tonguç'a göre bir "eğitim devrimcisi" olan Pestalozzi, Napolyon savaşlarının öksüz bıraktığı çocukların "Babası”dır. Pestalozzi, onlarla uğraşırken birçok eğitimbilim sorun”unu da çözmeye çalışmıştır. Kefschensteiner ise, Almanya'da pekiştirilmeye çalışılan ulus devletin; ezilen bir devrimi yaşamış, ama endüstrileşmiş bir toplumun eğitim düşünürüdür. Onun sorunu, "devlet'e güçlü bağlarla bağlı, üretken Alman yurttaşları yetiştirmekti. Ne var ki, Kercshensteiner'den Faşist Hitler döneminin uygulayıcıları da yararlanacaklardır. Kuşkusuz Kercshensteiner'ın amacı faşistlere katkı değildi. Dewey'in amacı da endüstri toplumu olan ABD'yi oluşturan değerleri benimseyip koruyan, üretken "Amerikan yurttaşı" yetiştirmekti. Oysa Tonguç'un sorunu, endüstrileşmemiş (köylü) bir topluma genç Cumhuriyetin temel değerlerini benimsetmek ve onları üretken kılıp çağa taşımaktı. Tonguç'tan öncekilerden ve onun kuşakdaşları arasından iş eğitimi yapmak isteyen başkaları da olmuştur. Ancak, onlar temel toplumsal koşullan dikkate almadan Batılı eğitimcilerin iş eğitimi anlayışını Türkiye'ye aktarmaya çalışmışlardır. Yani, kırsal bir topluma, sanayi toplumunun iş eğitimini uygulayarak, çağın gerisindeki köylü toplumuna çağ atlatma yolunu tutmuşlardır.” 2.2.2:Osmanlı Eğitim Düşünürlerinin Mirası “Tonguç'un incelediği Türkiyeli eğitim düşünürleri arasında birçok isim vardır. Ama bunlar arasında adına en çok vurgu yaptığı eğitimciler; Emrullah Efendi (1858-1914), /. Mahir Efendi (1869-1916), M. Sâtı Bey (1880-1968), Edhem Nejat (1882-1921), Ziya Gökalp (1876-1924), I.Hakkı Baltacıoğlu (1886-1978), Nafi Atuf Kansu (1890-1949)'dur. Emrullah Efendi, siyasal kültür-eğitim ilişkisini başarıyla belirleyen, bakanlığı döneminde eğitim kurumlarına ciddiyet kazandıran ve eğitim reformuna üniversiteden başlayarak topluma "Türkçü" bir kültürü aşılamayı hedefleyen bir düşünürdü. Sâtı Bey, E.Efendi'nin aksine), işe ilköğretimden başlayıp herkese temel eğitim hakkını tanımaktan yanaydı. Sâtı Bey ülkemizde çağdaş öğretmen uygulamasının da babasıdır. Onun ciddi bir reformdan geçirdiği İstanbul Erkek Öğretmen Okulu, iş ve sanat eğitimine, öğretimde deneme ve incelemeye, öğrenci etkinliklerine, kendi kendini yönetmesine dayanan bir eğitim anlayışını benimsemişti. Z. Gökalp, Emrullah Efendi ölünce onun "eğitim reformuna üniversiteden başlama" görüşünü sürdürmüştür. /. Mahir Efendi, Tonguç'un Köy Enstitüleri tasarımına en çok ışık tutanlardan birisidir. I.M.Efendi, Ülkeyi 70 bölgeye ayırıp her bölgede birer kız ve erkek öğretmen okulu açılmasını; bu okula her köyden alınacak kız ve erkek çocukların yetiştirilip köylerine gönderilmesini; bu süre içerisinde köylülerin okullarını ve öğretmenevini yapmalarını, öğretmenlere hazine arazisinden toprak verilmesini ve üretken eğitim yapılmasını savunmuştur. Mahir Efendi'nin projesi, okullara hazine arazisinden "maarif tarlası" verilmesini savunan Kaymakam Osman Zeki Bey tarafından da desteklenmiştir. Edhem Nejat, hem devrimci düşünceleriyle hem üretime yönelik eğitimi savunmasıyla hem de köyler için yetiştirilecek öğretmenlerin niteliklerini belirlemesiyle Tonguç'a ışık tutar. Baltacıoğlu, Toplumsal Okul (içtimai Mektep) görüşü ile insan kişiliğinin toplum içinde eğitim yoluyla geliştirilmesi görüşünü savunan titiz bir kuramcıdır. Ancak, bu düşünürümüz ülke düzeyinde uygulanabilecek bir "proje" önermemiş, görüşlerini yaygın biçimde uygulayamamış, katı köy gerçekliğini bütünüyle görememiş ve bunun yaratacağı olumsuzlukları Tonguç kadar belirleyememiştir. Köy Enstitüsü uygulamasını zaman zaman desteklemiş, zaman zaman da eleştirmiştir. 2.2.3:Türk Devrimi ve Arayış Süreci “Köy Enstitüsü düşüncesini besleyen en önemli kaynaklardan birisi,kuşkusuz Ulusal Kurtuluş hareketidir. Atatürk'ün, 1 Mart 1922 günü, daha Kurtuluş Savaşı'nın sonucu belli olmadan TBMM'de söylediği şu sözler, Türk Devriminin köye ve köylüye yönelik siyasalarının özünü ortaya koymaktadır: "Türkiye'nin gerçek sahibi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde herkesten daha çok refah, saadet ve serveti hak eden ve ona layık olan köylüdür. Dolayısıyla TBMM Hükümetinin iktisadi siyaseti bu asli amacı gerçekleştirmeye yönelmelidir. Diyebilirim ki, bugünkü felaket ve sefaletin biricik nedeni bu gerçeği görmezden gelmemizdir. "Yedi asırdan beri cihanın dört köşesine sevk ederek kanlarını akıttığımız, kemiklerini yabancı topraklarda bıraktığımız ve yedi asırdan beri emeklerini ellerinden alıp israf eylediğimiz ve buna mukabil daima tahkir ve tezlil ile [aşağılayarak] mukabele ettiğimiz ve bunca fedakârlık ve ihsanlarına karşı nankörlük, küstahlık ve cebbarlıkla [zorbalıkla] uşak menzilesine [derecesine] indirmek istediğimiz bu asil sahibin huzurunda büyük bir utanç ve saygı ile gerçek vaziyetimizi alalım. "Mil/etimiz çiftçidir. Milletin çiftçilikteki çabalarını çağdaş iktisadi önlemlerle en üretken duruma getirmeliyiz. Köylünün, emeğinin ürününden azami derecede yararlanmasını sağlamak, iktisat siyasetimizin özüdür. Dolayısıyla bir taraftan çiftçinin emeğini üretken ve verimli hale getirecek bilgi ve becerinin, araç ve teknolojinin kullanımını, diğer taraftan da onun emeğinin sonucundan azami derecede yararlanmasını sağlayacak iktisadi önlemlerin alınmasına çalışmak gerekir. Şimdiye kadar mevcut olan yolsuzluk, çağdaş ulaşım araçlarından yoksunluk, pazarlama usullerinin çiftçi aleyhine olması ve yasaların çiftçiyi koruyamamış olması gibi engellerin kaldırılması gerekir." (1 Mart 1922) Atatürk'ün 15 Temmuz 1921'de Ankara'da, Muallime ve Muallim Cemiyetleri Birliği'nın öncülüğünde toplanan Maarif Kongresi'nde yaptığı açış konuşmasında Cumhuriyet eğitiminin temel ilkesi olan "milli maarif (ulusal eğitim) ilkesini ortaya atmış ve ileri ki yıllarda bu görüşünü ustaca işlemiştir. Birçok konunun tartışıldığı bu toplantıda, Eskişehir öğretmen Okulu'nun genç pedagoji öğretmeni Fuat Gündüzalp, köylere öğretmen yetiştiren "ayrı öğretmen okulları"nın açılmasını savunmuştur. Gündüzalp bu görüşünü geliştirerek, 1924 yılında yayımladığı kitabında da dile getirmiştir (Gündüzalp, 1924, s.77-84). Şubat 1923'te, yani Cumhuriyetin ilânından önce toplanan İzmir iktisat Kongresi, yatılı okulların geliştirilmesi, tarım ve iş eğitimi konularında da kararlar almıştı (Başgöz, 1995, s. 126-127). 1924 yazında Millî Eğitim Bakanlığı'nın daveti üzerine Türkiye'ye gelen J.Dewey, verdiği raporda, okulla yaşam arasında ilişki kurulması konusuna dikkati çekti ve kurulacak öğretmen okulları hakkında önerilerde bulundu. Ancak, Dewey, daha önce Türkiyeli eğitimcilerin söylediklerinden daha farklı bir şey söylemedi (Dewey, 1939, s.21-22). 1925 yılının Mayıs ayı içinde 20 gün süreyle toplanan Millî Eğitim Bakanlığı Müfettişleri, daha sonra öğretmen yetiştirme ve sağlama konusunda teşkilat kanununda yer alan ilkelerle ilgili önerileri geliştirdi. Yasal ve yönetsel düzenlemeleri güdüleme açısından bu toplantının etkisi oldukça büyük oldu (MVM, Sayı 3 ve 5, 1925). Bu öneriler arasında bir "köy öğretmen okulu" açılması da vardı. 18 Mart 1924 günü çıkarılan ve bir "Devrim Yasası" sayılması gereken 442 sayılı Köy Kanunu, köye ve köylüye kimlik kazandırmış, köy kalkınmasına hukuksal dayanak hazırlamış ve yol göstermiştir. 1924-1930 yılları arasında, belli başlı gelişmiş ülkelerin öğretmen yetiştirme sistemleri incelenmiş ve bunların raporları Bakanlıkça yayımlanmıştır. Bu raporlarda, "köy için ayrı öğretmen" önerisi yoktur. Yani, köyler için ayrı öğretmen ve eğitmen yetiştirme önerisi denemesi Türkiye'ye özgüdür. 1926 yılında yürürlüğe konulan ilk Mekteplerin Müfredat Programı ile 1927 yılında yürürlüğe konulan Köy Mektepleri Programı, çağdaş öğretim ilkelerini getirmeleri, eğitimde köy yaşamının konu edinilmesi açısından önemli belgelerdir. Mart 1926'da Hakkı Tonguç'un müdürlüğünde kurulan Ders Aletleri ve Mektep Müzesi de "iş eğitimi" denemelerine ortam oluşturmuştur. 1926-1927 yılları arasında Kayseri/Zincidere ve Denizli'de açılan iki Köy Muallim Mektebi, eğitimde köye yönelişin önemli somut adımlarıdır. Hem yeni ilkokul programlarını tanıtmak hem ilköğretim müfettişi ve iş eğitimini uygulayan öğretmeni yetiştirmek amacıyla 1926-30 yılları arasında Tonguç'un Mektep Müzesi'nce açılan iş ilkelerine Dayalı öğretim Kursları ile 1927 yılında iki ay süreyle Sivas ve Ankara'da açılan ilköğretim Müfettişliği Kursları, köyde eğitime de ışık tutacak niteliktedir. (MVM, 1926-1930). Ne yazık ki, "köyler için ayrı öğretmen" yetiştirmeyi "ayrılıkçılık" sayan zihniyetin Bakanlıkta ağır basması ve devrimci Bakan Mustafa Necati'nin erken ölümü üzerine köy öğretmen okulları, 1932-1933 öğretim yılında kapatıldı. 1926 yılı sonlarında "Orta öğretmen Okulu" adıyla açılan Gazi Eğitim Enstitüsü, iş eğitiminin kuramsal olarak öğretilmesi yanında, dar çapta uygulanmasına da ortam hazırlamıştır. Tonguç, bu Enstitüde 1932-1933 öğretim yılında Resim İş Bölümü'nü kurarak burada önemli denemeler gerçekleştirmiştir. Daha sonra kurduğu Köy Enstitülerinin yöneticilerini de bu kurumda tanıdığı öğrencileri arasından seçmiştir. Gazi Eğitim Enstitüsü, yetiştirdiği öğretmen, müfettiş ve yöneticiler aracılığı ile çağdaş eğitim düşüncesinin yaygınlaşmasına çok önemli katkılarda bulunmuştur, özellikle Eğitim (Pedagoji) ve Resim-İş bölümleri bu konuda ayrı bir önem taşır. öte yandan, 1931 yılında toplanan I.Ziraat Kongresi, "tarımsal eğitim" konusunda oldukça özgün görüşlerin ortaya konulmasına zemin hazırlamıştır (1931, s.2130-2218: Benzer bir Kongre 1938'de de yapılmıştır). "Köycülük" konusunda II. Meşrutiyet döneminden beri duyarlılık göstermiş ve köyler üzerinde önemli gözlemler yapmış olan devrimci Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip'ln 1932'de işbaşına gelmesi, köye yönelik eğitim çalışmalarını yeniden canlandırmıştır. Reşit Galip, kısa süren Eğitim Bakanlığı döneminde bu konuda önemli bir uygulama yapamamışsa da, çoğunluğunu eğitimcilerin oluşturduğu Köy işleri Komisyonu'nu toplamış, bu komisyon ilerde yararlı olabilecek önemli kararlar almıştır. Örneğin, bu komisyon, köy öğretmeninin vasıflarını (niteliklerini) belirlemiştir. Buna göre köy öğretmeninin; "devrim ilkelerini benimseme", "köyün toplumsal yaşamını etkileyebilme", "köyün maddî ve iktisadî hayatını etkileyebilme" ve "aydın olma" gibi nitelikleri bulunacaktır. Yeni köy öğretmeni, "sarıklı okur-yazardan boş kalan yeri layıkıyla" doldurabilmelidir. Dolayısıyla köy öğretmeninin görevleri, "mektep dahilindeki faaliyetlerle" sınırlı olmayıp o "içtimai teşekküller (toplumsal örgütler) sahasında, kültür sahasında, iktisat seferberliği sahasında ve bütün benzer sahalarda da inkılap zihniyetinin terakkisi (yükselmesi) mücadelesinin, inkılapçı devlet teşkilatının köyde emin ve yetişken rehberi ve mümessili olacaktır..." (Tonguç, 1947, s.417-420; E.Tonguç, 1997, ikinci Kitap, s.211-213). İstanbul'daki "Osmanlı" eğitim kurumlarını Ankara'ya taşıyan ya da onların alternatiflerini kuran Cumhuriyetçiler, 1933'te Ankara'da tarım toplumuna yaraşır bir Yüksek Ziraat Enstitüsü de kurmuştur. Alınan bilim adamlarının liderliğinde kurulan bu enstitü, Köycülük açısından büyük önem taşır.” 2.2.4:Halkevleri ve Köycülük “Ülkede 1930'dan sonra yerleşen Tek Parti yönetiminin, Şubat 1932'de kurmaya başladığı Halkevleri'nin ayrı birer Köycülük Kolu da bulunuyordu. Halkevleri Genel Merkezinin 1933'te çıkarmaya başladığı Ülkü dergisi (Şubelerde ayrı ayrı dergiler) aracılığı ile "köycülük" konusunda kuramsal ve gözlemsel bilgi ve önerilere sıkça yer vermiştir, öğretmenler, Halkevlerinde; eğitimciler, yazarlar ve diğer aydınlar da Ülkü Dergisinde köycülük konusunda çalışmalar yapmışlardır. Halkevleri Köycülüğü, epeyce köycü/teorisyen yetiştirmiş ve bu çalışmalar devletin değişik bakanlık ve kurumlarını etkilemiştir. Eğitimcilerimiz arasında Ülkü dergisinin birçok yazarı vardı. Bu konuda sistematik görüş öne süren birkaç yazara kısaca değinmek gerekiyor. Gazi Eğitim Enstitüsü'nün sosyoloji öğretmeni Mehmet Saffet (sonra Saffet Engin/Arın Engin adlarını da kullanacaktır) Köy Muallim Mektebinin gereğini savunmakta ve bu okulda sağlık ve tarımsal eğitim yanında, liderlik eğitimi ve devrim tarihi eğitimine önem verilmesini istemektedir (Ülkü, Sayı 1/6, 1933, s.422-430). Ülkede "Köycülük" konusunda en çok yazı yazan ya da çeviri yapan Nusret Kemal (daha sonra Nusret Köymen), Köy Rehberleri yetiştirilmesini, köyde gençler için özel projeler uygulanmasını önermektedir. Bu yazarımız, Meksika ve Danimarka köy kalkınmasından örnekler de vermektedir (Nusret Kemal, Ülkü, sayı 1/5. 11/8, 11/15, IH/18, İV/20, V/26, 1933-35: Bunların çoğu sonradan el kitabı olarak da yayımlanmıştır). Eğitimci olarak hayli ün kazanacak olan, ancak Köy Enstitüsü Deneyin /'ne pek sıcak bakmayacak olan H.Raşit ûymen'ın Ülkü'de çıkan bir yazısında, köylerde ilkokulu bitiren çocuk ve gençler için Köy için Yüksek Halk Okul modeli önerilmektedir (Ülkü, V/25, 1935, s. 18-23). Köy sorununa sistematik yaklaşım konusunda hem Ülkü'de, hem yazdığı bir kitapta yararlı ve bilimsel bilgiler sunan bir yazar da Selahattin Kandemir (kimi zaman 'Demirkan )dır (Köy Nedir, Nasıl incelenir? 1935; Ülkü, VI/31, 1935, s.32-36).” 2.2.5:Dr. Halil Fikret Kanad'ın Önerileri “Köy Enstitüleri deneyimi gündeme gelince adı sık geçen eğitimcilerden birisi de Dr. Halil Fikret Kanad'dır. Almanya'da eğitim doktorası yaptıktan sonra 1918'de Türkiye'ye dönen Kanad, Cumhuriyet ilan edilince Türkiye'yi terkedip Azerbaycan'a yerleşmiş ve Baku Üniversitesi'nde pedagoji doçenti olmuştur. Azerbaycan Sovyetler'e katılınca da orayı terkedip yine Türkiye'ye dönmüştür. 1926-27 öğretim yılında Konya'da kurulan Orta Muallim Mektebi (Gazi Eğitim Enstitüsü)'r\de meslek yaşamını tamamlamıştır. Kanad, bir süre Millî Eğitim Bakanlığında Talim ve Terbiye Kurulu üyeliği yapmış (1936-1939), bu süre içerisinde bazı öneriler de geliştirmiştir. 24-27 Mart 1935 tarihlerinde Kurun gazetesinde çıkan "Yarının Muallimleri Nasıl Yetiştirilmeli?" yazısında ve 14 Mayıs 1937'de Bakan Saffet Arıkan'a verdiği "ilk Öğretmen Okulu Teşkilatı" başlıklı "Layiha" (önerisi)'sındaki düşüncelerinin Köy Enstitüsü deneyimine öncülük ettiğini öne sürmekte, Tonguç'un bu fikirleri uygulayan bir "pratisyen" olduğunu savunmaktadır (Kanad, 1942, s. 137). Kanad bu önerilerinde, kent toplumunu "ahlak bozucu" bulduğundan, öğretmen okullarının kente uzak köylerde açılmasını önermektedir. Üstelik önerisi, öğretmen yetiştirme ile sınırlıdır. Kafasında, köyü "bütün unsurları ile" kapsayacak ve onu "canlandıracak" bir proje yoktur. Kanad'ın önerileri kuşkusuz ilginçtir. Ancak, bunların çok daha gelişmiş biçimini II Meşrutiyet döneminde l. Mahir Efendi ve Ethem Nejat’ta da görebiliriz (s. 158-175). Kanad, Mitler Faşizminin tırmandığı yıllarda yazdığı bir kitabında önerdiği modeli "milliyet ideali" dediği bir ana temaya dayandırmaktadır. Ona göre Köy Enstitüleri, ürün elde edici bir iş eğitimi için değil, "Top yekûn Milliyet ideali”ni benimsemiş bir kitle yetiştirmenin aracı olmalıdır. Enstitüler, onun önerdiği özgün görüşleri bırakıp üretime yönelmişlerdir (s.175-176). Kanad'a göre, Almanya'da olduğu gibi "Nasyonal Sosyalizm'e karşı çıkanların kökünü kazımak için "Gestapo örgütü" kurmak ve rejime karşı çıkan "her türlü tenkitlerin ve muhalif fikirlerin ve hareketlerin önüne geçilmesinde son derece lüzumlu ve faydalıdır." (s.87). Tüm bu çalışmalar, köy sorununu bir bütün olarak kavrayamamıştır. Örneğin, kimi düşün adamları köylü için okul açıp buralarda "inkılap terbiyesi" yapmayı, köylüleri/onları tarım, sağlık konularında aydınlatmayı; kimileri de bu işi köy öğretmenine bırakmayı önermektedir. Bu bölük pörçük öneriler, bir büyük projeye bağlanamamış, "köyü kendi unsurlarıyla içten canlandırmayı" başaracak niteliğe ulaşamamıştır. Bu başarı, Tonguç'u ve Köy Enstitüleri'ni bekleyecekti.” III. BÖLÜM KÖY ENSTİTÜLERİNDE YÖNETİM 3.1: Yönetimin İşlevleri "Yönetim işlevi, örgütün yapısını etkin bir yönetim süreciyle çalıştıracak örgütsel amaçları planlanan düzeyde gerçekleştirmektir". İşlev (function, işgörü), bir amacı gerçekleştirmek için yapılacak iş ya da işlerdir. Okul yönetiminin işlevi, okulun yapısını etkin bir eğitim yönetim süreci ile çalıştırarak okulun amaçlarına istenilen (planlanan) düzeyde gerçekleştirmektir. Okul yönetiminin işlevlerini, eğitim programlarının yönetimi, öğrenci hizmetlerinin yönetimi, işgören hizmetlerinin yönetimi, genel hizmetlerin yönetimi ve bütçenin yönetimi olmak üzere beş başlık altında toplamak olanaklıdır. Köy enstitüsünde yönetimin işlevlerini açıklamak için, eğitim programlarının yönetimi ile ilgili yedi soru, öğrenci hizmetlerinin yönetimi ile ilgili iki soru, genel hizmetlerin yönetimi ile ilgili üç soru, işgören hizmetlerin yönetimi ile ilgili bir soru, bütçenin yönetimi ile ilgili iki soru araştırmada yer almıştır.” 3.2: Eğitim Programlarının Yönetimi: “Toplumun eğitim gereksinimini karşılamak amacı ile kurulan okulların amaçlarını gerçekleştirmelerindeki en önemli araç eğitim programlarıdır. Okul eğitim programları aracılığı ile amaçlarına ulaşır. Eğitim örgütünün varoluş nedeni ve tek amacı, eğitim amaçlarına uygun olarak öğrencileri yetiştirmektir. Öğrencilerin yetiştirilmesi ise okulun eğitim programına göre olur. Mal ya da hizmet üreten bir örgüt için üretim planı ne ise, eğitim hizmeti üreten bir okul için de eğitim programı odur. Bu yüzden okulu yönetmek demek aslında eğitim programını yönetmek demektir (55). Köy enstitüleri ilk kurulduklarında önceden hazırlanmış bir eğitim programı yoktu. İlköğretim Genel Müdürlüğünün gönderdiği genelgelerle okulların eğitim programı düzenleniyordu. 24 Haziran 1940 tarih ve 435 sayılı ilköğretim Genel Müdürlüğünün teklifi, Milli Eğitim Bakanlığı'nın onayı ile köy enstitüsü müdürlüklerine gönderilen genelge: Uygulanacak eğitimle ilgili 21 madde yer alıyordu. Köy enstitüsünün eğitimini öteki okullardan ayıran önemli maddeler şunlar: Enstitülere alınan öğrencilere 29 Ekim 1940 tarihine kadar birinci sınıf eğitimi verilmiş sayılacaktı. Enstitü öğrencilerine bir program çerçevesinde bisiklet, motosiklet, otomobil kullanma ve su motorları kullanma ve işletme öğretilecekti. Enstitü öğrencilerine yüzme, ata binme, dağlara tırmanma, yürüyüş, çevreye göre sandal, yelken ve motorlu deniz araçlarını kullanma öğretilecekti. Enstitülerde çevreye göre dere, çay, ırmak, nehir, göl ve denizlerde mevcut balık, sünger, saz gibi unsurların fenni şartlarına uygun bir şekilde üretilmesine ve değerlendirilmesine yer verilecek, öğrencilerin bu işleri başaracak nitelikte yetişmeleri sağlanacaktı. Enstitülerde araziyi ağaçlandırmak, çiçeklendirmek, bataklık yerleri kurutmak, yol yapmak, su kanalı açmak, sulanması olanaklı sahaları sulamak boş ve işlenmeden duran toprakları verimli hale getirmek, çevreye göre yeni bitki çeşitleri üretmek gibi her türlü imar işlerine geniş ölçüde ve programlı bir şekilde yer verilecekti. Enstitülerdeki öğrencilere hayvanları, bitkileri, onları rahatsız eden her türlü hastalık ve belirtilerinden koruma önlemleri her fırsattan yararlanarak öğretilecek, onların bu gibi işleri kendi kendilerine hareket ederek yapabilmeleri ve bunları alışkanlık haline getirmeleri sağlanacaktı. Öğrenci ve öğretmenler Anayasanın (1924 Anayasası) 2.maddesinde yazılı Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik ve Devrimcilik ilkelerini Türk Milleti'nin yükselmesi için ana ilkeleri bilerek çalışacaklar, bu prensipleri hiç bir engel tanımadan hayata uygulayabilen insanlar olacaklardır. Köy enstitüsü için ilk program 4 Mayıs 1943 tarihinde hazırlanmıştır. Bu tarihe kadar enstitüler daha önce sözü edilen genelge ve daha sonra yayınlanan genelgelerle eğitim ve Öğretime devam etmişlerdir. Köy enstitüsünde ikinci program 10 Eylül 1947 tarihinde uygulamaya konulmuştur. Köy enstitüsünde öğretim çalışmaları 1953-1954 yılından itibaren de bir başka program (Öğretmen Okulları ve Köy Enstitüleri Programı) göre düzenlenmiş ve yürütülmüştür. Böylece köy enstitüsünde kurulduğu tarih (17 Nisan 1940) ile kapatıldıkları tarih (27 Ocak 1954) arasındaki zaman içinde üç öğretim programı uygulanmıştır. Zamanın Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in onayı ile yürürlüğe giren 1943 programı şu temel ilkelere dayanmaktadır. 1-Beş yıllık öğrenim sürecinin 114 haftası kültür derslerine 58 haftası ziraat derslerine ve çalışmalarına, 58 haftası teknik derslere ve çalışmalarına ayrılmıştır. 2-Enstitüler haftalık, aylık, mevsimlik çalışma planlarını, kendi özelliklerine, işlerinin durumuna, öğrencilerin düzeyine ve sayısına, öğretmenlerin özelliklerine iş araçlarının çeşitliliğine, iş alanlarının genişliğine hayvanların cins ve sayılarına göre düzenlerler. 3-Enstitüler öğretim ve uygulama çalışmalarını "kültür", "tarım" ve "teknik" alanlarla ilgili dersleri yarım gün, tam-gün veya hafta esasına göre düzenlemekte serbesttirler. 4-Bina, yol, köprü yapımı veya su arkı açılması veya bitirilmesi yahut ekin ekilmesi veya hasat kaldırılması gibi önemli işler çıktığı zaman bütün çalışmalar o iş üzerinde yoğunlaştırılır. Önceden planlanan ders ve uygulama kayıplarının uygun bir zamanda telafisi yoluna gidilir 57). Türkiye 1946 yılında çok partili yaşama geçmiştir. Yapılan ilk seçimlerde iktidardaki Cumhuriyet Halk Partisi oldukça güç durumda kalmıştır. Yapılan seçimi kazanmıştır ama muhalefetteki Demokrat Partinin ağı r eleştirileri karşısında, programından, ilkelerinden ödün vermeye başlamıştır. Köy enstitüsünün en büyük destekçisi Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, kurulmasında, gelişmesinde büyük emeği olan Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in ve köy enstitüsü yönetmen, öğretmen ve öğrencilerinin "baba" dedikleri ilköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç'un görevlerinden alınmalarına ses çıkarmadı. Hasan Ali Yücel'den sonra Milli Eğitim Bakanlığına getirilen Reşat Şemsettin Sirer zamanında uygulamaya konulan 1947 öğretim yılında, 1943 programının amaç ve ilkelerine bağlı kalındığı söylenebilir. Fakat 1947 programında bazı derslerin adları değiştirilmiş, bazı derslerin haftalık saat sayılarında azalma veya artmalar yapılmış, bir önceki programda yer alan derslerden bazıları çıkarılmış ve yeni bazı dersler eklenmiştir. 1947 Köy enstitüleri Programının özelliklerini şöyle özetlemek olanaklıdır. 1-Programın açıklama ve direktifleri içeren bölümleri üzerinde titizlikle çalışıldığı anlaşılmaktadır. Eski sözcük ve terimlerden arınmış, açık ve duru bir dil kullanılmasına özen gösterilmiştir. Bu özelliği, başta Türkçe derslerine ayrılan bölüm olmak üzere derece derece her bölümde görmek mümkündür. 2-Program daha disiplinli bir eğitim ve öğretim ortamının gerçekleşmesini sağlamak için hazırlanmış olduğu izlenimini vermektedir. Bu arada eski programın belirgin özelliklerinden biri olan konu ve yöntem seçiminde öğretmene tanınan serbestlik ve öğretim çalışmalarında esneklik anlayışından uzaklaşılmış olduğu da bir gerçektir. 3-Tarım derslerindeki konuların enstitülerin tümünde aynen işlemesi ilke olarak benimsenmiş, öğretmenlerin bölgesel şartlara veya kuramsal imkanlara göre konu seçimi yapma özgürlüğü oldukça kısıtlanmıştır. Buna ek olarak, tarım öğretimi artan ders çeşidi ve konularda yapılan değişiklikle klasik bir niteliği bürünmüş, öğrencileri kuramsal (teorik) çalışmalara yöneltici bir durum gelmiştir. 4-Sanat dersleri ve atelye çalışmalarına "Köy Enstitülerinin yapıcı, demirci ve marangoz yetiştiren birer sanat okulu olmadığı" gerekçesiyle yeni bir düzen verilmesine çalışılmıştır. Ancak bu tutumla, öğrencilerin uygulamadan çok sınıf içi çalışmalara, pratik becerilerinden çok kuramsal bilgilere önem vermelerine yol açabilecek bir ortam hazırlanmıştır. 5-Programın çeşitli derslere ilişkin açıklamalar yapıldığı ve direktifler verildiği bölümlerinde yer alan bazı ifadelerden açıkça anlaşılabileceği gibi "iş pedagojisi veya işe dönük eğitim felsefesine" dayalı bir öğretim yaklaşımından mümkün olduğu kadar uzaklaşmaya çalışılmıştır. 1953 yılında hazırlanan program köy enstitülerini sadece adının kaldığı, öğretmen okulları haline gelmiştir. Bu programın adı da Öğretmen Okulları ve Köy Enstitüleri Programıdır. Bu Programda karma eğitime son verilmiş, kız ve erkek köy enstitüleri ayrılmıştır. Haftalık ders yükü azaltılmıştır. Daha önceki programda yer almayan Çocuk Edebiyatı, Biyoloji, Sağlık bilgisi ve Din Bilgisi dersleri programa konulmuştur. Tarım derslerine ve uygulamalarına ayrılan ders saati sayısı oldukça azaltılmış, bu dersler kuramsal bir nitelik kazanmıştır. Bu programla köy enstitülerinin önemli bir özelliğini oluşturan sanat dersleri ve atölye çalışmaları kaldırılmıştır. Ayrıca yabancı dil dersleri de kaldırılmıştır. Köy enstitüleri kurulduktan sonra programında yer alan en önemli espri üretime dönük iş eğitiminin yapılması idi. "Köy enstitüsü, köy gençlerini iş içinde iş yaparak, iş için eğitmek amacıyla kuruldu" 59. Köy enstitüsünü yermek için Düziçi Köy Enstitüsü'nden kaydı silinen bir öğrencinin mektubuna dayalı olarak şu sözler bu okulların iş eğitimine verdikleri önemi açıklamaktadır. "Mektuptan anlaşıldığına göre enstitü öğretmen yetiştiren bir kültür müessesesi olmaktan çok, adeta bir iş yurdudur. Fabrikaları en iyi okul sayan memleketlerin zihniyet ve prensipleri burada göze çarpıyor" (60). Köy enstitülerinin kurulmasında, onların sıkıntılarının giderilmesinde, gelişip büyümesinde önemli rolü olan dönemin ilköğretim genel müdürü İsmail Hakkı Tonguç köy enstitülerinden yetişecekler için şöyle bir tanımlama yapıyor: “Bizce iyi adam demek, işgören, işi başarabilen adam demektir. İş yapmadan sadece söylenen veya yazan insana biz iyi adam demeyiz, iş görmeyen bir insanın dürüst akıllı olacağına da inanmayız. Böyle insanların bir milleti iyi yola götürdükleri görülmemiştir. Beceriksiz insanlar, hem memleketini sevdiklerini söylerler amma bu boş ve havada bir sevgidir. Çalışan, iş gören insanlar böylelerini sevmezler. Bizce köylü ile iş göremeyen okur-yazar arasındaki ayrılığın sebebi de budur. Memleket işleri yalnız yazıp çizmekle, nutuklar vermekle yürütülemez. Köyün içine girmeli, oradaki yoksuzluklar giderilinceye kadar bizim gibi onlara katlanmalı, köylünün başına üşüşen dertleri elbirliği ile ortadan kaldırmalı. Bizimle hem dert, hem de sevinç ortağı olmalı” Köy enstitüsü programının bir özelliği öğrenciye ders dışında kitap okuma alışkanlığı kazandırmasıydı. 4 Mayıs 1943 tarihli Köy Enstitüleri Öğretim Programında ders dışı okuma şu şekilde ifade edilmektedir. Enstitülerde talebenin ders dışındaki okumalarına düzenlemek hem zaruri hemde diğer okullara nisbetle daha kolaydır. Çünkü talebe ancak kendine verilen eserleri okuyabileceği gibi hergün öğretmeni ile temas etmek imkanını bulacaktır. Öğretmen enstitü kütüphanesindeki kitapları talebenin seviyesine ve alakasına göre dağıtmalı, her talebeye okuyacağı kitapta nelere dikkat edeceğini nasıl not alacağını anlatmalıdır. Talebe okuduğu eseri kısaca hulasa etmeye, icabında o eser hakkında sözle veya yazı ile fikir yürütmeye alıştırılmalıdır. Tavsiye edilecek eserler derslerde bahsedilen meselelerle, talebenin iş ve düşünce hayatı ile ilgili olmalıdır. Her talebeye ayrı bir kitap vermek mümkün olmadığı taktirde aynı kitabı bir kaç talebeye birden yahut sıra ile okutmak mümkündür. Talebe okuma zevkini alıncaya kadar öğretmen ders dışı okumalarını kontrol etmeli ve talebede heves uyandıracak çarelere başvurmalıdır. Okuma-yazma ve konuşma derslerinin konuları zaman zaman ders dışında okunan kitaplardan çıkarılmalıdır. Ankette köy enstitüsünde programların yönetimine ilişkin sorulara deneklerin verdikleri yanıtların aritmetik ortalamasına göre şu şekilde önem sırasına dizilmiştir. 1-Köy enstitüleri programında belirtilen, öğrencileri ders dışı kitap, dergi ve gazete okumaya özendirmenin ne düzeyde uygulandığı sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %87.96'sı çok ve pek çok düzeyinde uygulandı yanıtını vermiştir (Bkz.Tablo:1). O halde köy enstitüsü öğrencilerini ders dışı serbest okumaya özendiriyordu denilebilir. Öğretmen yetiştiren okulun, öğrencilerini ders dışı kitap, dergi ve gazete okumaya özendirmesine, köy enstitüsü mezunlarının %57.87'si, ilkokul öğretmenlerinin %83.41'i, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %83.65'i çok ve pek çok düzeyinde gereklidir yanıtını vermişlerdir. Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare işleminin sonucu (75.78) .01 düzeyinde tablo değerinden (20.090) daha büyük olduğundan gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır. Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.50, ilkokul öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.26, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.32'dir. Buradan, "Okulun, öğrencileri ders dışı kitap,dergi ve gazete okumaya özendirmesi"ni köy enstitüsü mezunları çok düzeyinde, ilkokul öğretmenleri ile eğitim yüksekokulu öğrencileri pek çok düzeyinde gerekli gördükleri söylenebilir. Denekler bu soruya birinci sırada önemli görmüşlerdir. 2- Öğretmen yetiştiren okulların, öğrencilerinin öğretmenlik becerilerini kazanabilmesi için her zaman girip çıkabilecekleri bir uygulama okulunun bulunması gereklidir. Köy enstitüsünün yakınlarındaki bütün köy ilkokulları, köy enstitüsü öğrencileri için birer uygulama okuluydu. 19 Haziran 1942 tarih, 4274 sayılı Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilat Kanunu'nun 40. maddesinde, köy enstitülerinde bulunan öğretmenlerle talebe ve eğitmen namzetlerinin her türlü köy işlerinde çalışmalarını temin maksadıyla her enstitüye dolayında bulunan lüzumu kadar köy okulundan tatbikat bölgesi ayrılır denilmektedir. Köy enstitüsünde uygulama okulunun bulunması sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %96.30'u çok ve pek çok düzeyinde uygulama okulunun bulunduğu yanıtını vermişlerdir (Bkz.Tablo:1). Öğretmen yetiştiren okulların yönetiminde uygulama okulunun bulunmasının gerekliliği sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %58.80'i, ilkokul öğretmenlerinin %82.80'i, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %76.96'sı çok ve pek çok düzeyinde gerekli yanıtını vermişlerdir. Bu soruyu yanıtlayan toplam 641 değin %72.85'i çok ve pek çok düzeyinde öğretmen yetiştiren okulların yönetiminde uygulama okullarının gerekli olduğunu ifade etmiştir. Bu soruya verilen yanıtların test edilmesi için yapılan kay kare işleminin sonucu (53.53) .01 düzeyinde tablo değerinden (20.090) daha büyük olduğundan gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır. Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.38, ilkokul öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.11, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.07'dir. Buradan, "Okulun yönetiminde bir uygulama okulunun bulunmasını köy enstitüsü mezunları orta düzeyinde, ilkokul öğretmenleri ile eğitim yüksekokulu öğrencileri çok düzeyinde gerekli gördükleri söylenebilir. Denekler bu soruyu ikinci sırada önemli görmüşlerdir. 3-Folklor, bir ülkenin kültürünü oluşturan en önemli öğeler den biridir. "Folklor ülkedeki değişik yörelerin yaşayış özelliklerini en güzel yansıtan bir araçtır. Folklor değerlerinin, halk hazinesinin gizli kalmış, hor görülmüş ve unutulmuş oyun, nakış türlü el sanatlarının yeniden bulunmasını köy enstitülerine borçluyuz" (62)- Köy enstitüsündeki folklor çalışmalarına M. Rauf İnan şöyle anlatıyor: Yaz, kış her sabah kahvaltıdan sonra, yağışsız günlerde, öğretmen, yönetmen tüm enstitü, her iki bölümde de ana binaların önünde toplanır, iç içe daireler oluştururlardı. Mandolinler, kimi kez akordeon, ulusal oyun havaları, ortadaki oyun başkanının verdiği oyun adına göre çalar, önce ağır başlayan oyun gittikçe hızlanırdı. Ağırlamalar, zeybekler, halaylar, horonlar oynanırdı. Enstitülerde oyun dağarcığı çok zengindi. Enstitüler arasında birbirine yardıma giden kümeler birbirlerinden oyun çeşitleri halk türküleri öğrenerek kendi enstitülerine getirirlerdi <63). Köy enstitüsünün öğrencilerine Türk folklorunu uygulamalı olarak ne derecede benimsettiği sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %99.07'si çok ve pek çok seçeneğini işaretleyerek, köy enstitüsünün Türk folklorunu öğrencilerine uygulamalı olarak benimsettiğini ifade etmişlerdir (Bkz.Tablo:1). Öğretmen yetiştiren okulun, öğrencilerine Türk folklorunu uygulamalı bir şekilde benimsetmesini, köy enstitüsü mezunlarının %58.61'i, ilkokul öğretmenlerinin %78.28'i, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %57.00'si çok ve pek çok düzeyinde gerekli görmüşlerdir. Bu soruyu yanıtlayan toplam 643 deneğin %64.85'i öğretmen yetiştiren okulun Türk folklorunu uygulamalı bir biçimde öğrencilerine benimsetmelerini çok ve pek çok düzeyinde gerekli görmüştür. Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare işleminin sonucu (66,72) .01 düzeyinde tablo değerinden (20,090) daha büyük olduğundan gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır. Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.55, ilkokul öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması -1.00. eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdiklerin yanıtların aritmetik ortalaması 3.61'dir. Buradan, "Okul tarafından, Türk folklorunun öğrencilere uygulamalı olarak benimsetilmesi"ni deneklerin hepsi de çok düzeyinde gerekli görmüşlerdir denilebilir. Deneklere eğitim programı ile ilgili bu soruyu üçüncü sırada önemli görmüşlerdir. 4- Köy enstitüsü öğrencilerini ders dışında sadece serbest okumaya değil, aynı zamanda yazmaya da özendirmek istiyordu. Bu özelliği Fakir Baykurt şöyle anlatıyor; Enstitüler sanki öğretmen ve köye yarayışlı meslek elemanlarını yetiştirmek için değil, sırf yazar yetiştirmek için kurulmuşçasına, bir okuma yazma, anlatma, eleştirme ateşi körüklüyorlardı. Enstitüye gelen dergilerle öğrencilerin ilişki kurması, kendilerinin özel abone olması, ürünlerini bunlara gönderip yayınlatması da özendiriliyordu. Yeni Adam, Köy Postası, Köye Doğru, Türke Doğru, Varlık, Yücel, Fikirler bu dergilerden bir kaçıdır. Büyük kentlerde çıkan bu dergiler, enstitü öğrencilerinin ürünlerini gün ışığına çıkarmaya yetmez diye, enstitüler kendileri de dergi çıkarma yoluna gidiyordu. Her köy enstitüsü çıkardığı dergiye kendi adını veriyordu. Bütün köy enstitülerinin merkezi sayılan Hasanoğlan da çıkan "Köy Enstitüleri Dergisi" ile birlikte, bunlar kısa süre içinde enstitülerde çiçek açan düşüncelerin fideliği gibiydiler}. Köy enstitüsünün öğrencilerinin ödev dışında yazmaya ne derecede özendirdiği sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %80.47'sİ çok ve pek çok düzeyinde okulun öğrencilerine makale yazmaya özendirdiğini ifade etmişlerdir(Bkz. Tablo:1). Öğretmen yetiştiren okulun öğrencilerine ders ödevi dışında makale yazmaya özendirmesine, köy enstitüsü mezunlarının %52.3Vi,ilkokul öğretmenlerinin %72.07'si, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %57.69'u çok ve pek çok düzeyinde gereklidir yanıtını vermişlerdir. Bu soruyu yanıtlayan toplam 646 deneğin %60,84'ü çok ve pek çok düzeyinde öğretmen yetiştiren okulların öğrencilerini ders ödevi dışında makale yazmaya özendirmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare işleminin sonucu (20,85) .01 düzeyinde tablo değerinden (20,090) daha büyük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır. Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.42, ilkokul öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.86, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.57'dir. Buradan, "Okulun öğrencilere ödev dışında makale yazmaya özendirmesi''^ bütün denekler çok düzeyinde gerekli görmüşlerdir. Denekler bu soruyu dördüncü sırada önemli görmüşlerdir. 5- Bir okulun işleyişinde öğrencilere de görev ve sorumluluklar da düşer. Öğretim programları, amaçlan gerçekleştirecek en etkili araçlardır. Okulun en önemli amacı öğrencilerini istenilen nitelikte yetiştirmektir. O yüzden öğrenciye uygulanacak eğitim ders programlarının hazırlanmasında öğrencilere söz hakkı, katılma hakkı verilmelidir. "Eğitim programlarının, günlük, haftalık, yıllık çalışma çizelgelerinin yapılmasında, eğitim ortamının hazırlanmasında köy enstitüleri göreli ama oldukça geniş bir özgürlük içindeydiler" f6^}. Öğrenciler programların hazırlanmasına ne derece katılıyordu sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %74.53'ü çok ve pek çok düzeyinde programların hazırlanmasına öğrencilerin katıldıklarını ifade etmişlerdir (Bkz. Tablo:1). Öğretmen yetiştiren okulda, öğrencilerin ders programlarının hazırlanmasına katılmasını, köy enstitüsü mezunlarının %53,70'i, ilkokul öğretmenlerinin %68.92'si, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %62.31'1 çok ve pek çok düzeyinde gerekli görmüşlerdir.Bu soruya yanıtlayan toplam 645 deneğin %61.71'i çok ve pek çok düzeyinde öğretmen yetiştiren okuldaki öğrencilerin ders programlarının hazırlanmasına katılmalarının gereğine inanmaktadır. Bu soruya verilen yanıtlan test etmek amacıyla yapılan kay kare işleminin sonucu (43,36) .01 düzeyinde tablo değerinden (20,090) daha büyük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır. Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.10, ilkokul öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.70, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.62'dir. Buradan,"Okuldaki öğrencilerin, ders programlarının hazırlanmasına katılmasını köy enstitüsü mezunları orta düzeyinde, ilkokul öğretmenleri ile eğitim yüksekokulu öğrencileri çok düzeyinde gerekli görmektedirler. Denekler bu soruyu beşinci sırada önemli görmüşlerdir. 6-Köy enstitüsünde üretime dönük iş eğitiminin ne düzeyde gerçekleştiği sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %99.02'si çok ve pek çok düzeyinde uygulandı yanıtını vermişlerdir (Bkz. Tablo:1). Öğretmen yetiştiren okulda, üretime dönük iş eğitiminin yapılmasını, köy enstitüsü mezunlarının %55.09'u, ilkokul öğretmenlerinin %69.09'u, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %52.16'sı çok ve pek çok düzeyinde gerekli görmüşlerdir . Bu konudaki soruyu tanıtlayan toplam 645 deneğin %58.91'i çok ve pek çok düzeyinde öğretmen yetiştiren okulun üretime dönük iş eğitimi yapmasını gerekli görmüştür. Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare işleminin sonucu (60,64) .01 düzeyinde tablo değerinden (20,090) daha büyük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır. Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.20, İlkokul öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.74, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.33'dür. Buradan, "Okulda üretime dönük iş eğitiminin yapılmasını, köy enstitüsü mezunları ile eğitim yüksekokulu öğrencileri orta düzeyinde, ilkokul öğretmenleri çok düzeyinde gerekli gördükleri söylenebilir. 7- Köy enstitüsü, köylerin gereksinim duyduğu nitelikte insanı, köy liderini yetiştirmeyi amaçlıyordu. O yüzden köy enstitüsü sisteminin veriş alt sistemi çevrenin gereksinimlerini karşılayacak elemanların yetişmesini sağlamak için programlarda erkek öğrenciler için öğretmenliğin yanı sıra, marangozluk, demircilik, duvarcılık, kız öğrenciler için biçki dikiş gibi el sanatlarının öğretilmesi yer alıyordu. Köy enstitüsünde öğrencilere ne düzeyde, marangozluk, demircilik, duvarcılık öğretildiği sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %93.51'i çok ve pek çok düzeyinde bu el sanatlarının öğrencilere öğretildiğini ifade etmişlerdir (Bkz.Tablo:1). Öğretmen yetiştiren okulların öğrencilerine, marangozluk, demircilik, duvarcılık gibi el sanatlarını öğretmesinin hangi düzeyde gerekli olduğu sorusunun, köy enstitüsü mezunlarının %38.32'si, ilkokul öğretmenlerinin %54.26'sı, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %34.53'ü çok ve pek çok düzeyinde gereklidir yanıtını vermişlerdir. Bu soruyu yanıtlayan toplam 646 deneğin %44.59'i çok ve pek çok düzeyinde öğretmen yetiştiren okulun, öğrencilerine küçük et sanatlarını öğretmesini gerekli görürken, %24.46'sı hiç gerek yok demiştir. Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare işleminin sonucu (41,48) .01 düzeyinde tablo değerinden (20.090) daha büyük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır. Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 2.74, ilkokul öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.42, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 32.88'dir. Buradan, "Okuldaki öğrencilerin bir sanatı öğrenmesi"ni, köy enstitüsü mezunları ile eğitim yüksekokulu öğrencileri orta düzeyinde, ilkokul öğretmenleri çok düzeyinde gerekli görmüşlerdir” 3.3:Öğrenci Hizmetlerinin Yönetimi: “Okul, programları aracılığı ile hammaddesi olan öğrencileri, amaçlanan davranışları onlara kazandırarak eğitmek ister iyi bir eğitim hizmeti elde edebilmek için öğrencilerin sorunlarının olabildiğince çözümlenmesi ve onlara iyi bir eğitim ortamının sağlanması gerekir. Bunun için öğrenci alımından, onu sınıflara yerleştirmeye, derslere devamdan, sınıf geçmeye, sağlık sorunlarının çözümünden, disiplin ve beslenmeye, rehberlik ve danışma hizmetlerinden, yöneltme ve özel eğitim hizmetlerine kadar çeşitli hizmetlerin zamanında ve usulüne uygun bir şekilde gerçekleştirilmesi gerekir. Bunun için okulda iyi bir iletişim ağının kurulması gerekir. Köy enstitüsünde öğrenci hizmetlerinin nasıl yürütüldüğü ve günümüzdeki öğretmen yetiştiren okullarda bazı öğrenci hizmetlerinin gereklilik düzeyi araştırılmalıdır. Ankette köy enstitüsünde öğrenci hizmetlerinin yönetimine ilişkin yer alan sorular deneklerin verdikleri yanıtların aritmetik ortalamasına göre şu şekilde önem sırasına dizilmiştir. 1- Öğrencilere hizmet götürmenin temelinde, öğrenciye götürülecek hizmetlerin açıklanması, sorunların öğrencilerce tartışılarak saptanması gerekir. Bunun için de okulda etkili bir iletişim ağının kurulması gerekir. Bunun ilk koşulu, öğrencilerin sorunlarını yönetmen ve öğretmenlerine iletebilmesidir. Köy enstitüsünde bunun ne düzeyde uygulandığı yönündeki soruyu, köy enstitüsü mezunlarının %89.76'sı çok ve pek çok düzeyinde yanıtını vererek, öğrencilerin öğretmenlerine ve yönetmenlerine sorunlarını rahatlıkla anlatabildiklerini ifade etmişlerdir . Öğretmen yetiştiren okulda öğrencilerin sorunlarını yönetmen ve öğretmenlerine iletebilmesine, köy enstitüsü mezunlarının %62.15'i, ilkokul öğretmenlerinin %81.90'ı, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %82.61 'i çok ve pek çok düzeyinde gereklidir yanıtını vermişlerdir. Bu soruyu yanıtlayan toplam 642 deneğin %75.54'ü çok ve pek çok düzeyinde, okuldaki öğrencilerin sorunlarını yönetmen ve öğretmenlere iletmesini gerekli görmüştür. Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare işleminin sonucu (83.32) .01 düzeyinde tablo değerinden (20.090) daha büyük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır.Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.46, ilkokul öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.16, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.28'dir. Buradan, "Okuldaki öğrencilerin sorunlarını yönetmen ve öğretmenlere iletmesi"ni, köy enstitüsü mezunları ile ilkokul öğretmenlerinin çok düzeyinde, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin pek çok düzeyinde gerekli gördükleri söylenebilir. Denekler bu soruyu birinci sırada önemli görmüşlerdir. 2- Okuldaki öğrencilerin yatılı olması onların, barınma, beslenme gereksinimlerini karşıladığı gibi aynı zamanda sürekli uygun bir eğitim ortamı içinde kalmalarını sağlar. Köy enstitüsünde, öğrenciler bütün günlerini okul ve yakın çevresi içinde geçiriyordu. Öğrenciler yılda bir ay kadar kendi köylerine ailelerinin yanına izinli olarak gidip geliyorlardı. Yatılı olan köy enstitüsünde öğrenciler bir taraftan teorik dersleri takip ederken, öteki taraftan kendilerinin oluşturduğu bağ ve bahçelerin bakımını, hayvanların temizlik ve bakımını gerçekleştiriyorlardı. Köy enstitüsünde öğrencilerin yatılılığının ne düzeyde gerçekleştiği sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %99.07'si çok ve pek çok düzeyinde gerçekleşti yanıtını vermiştir. Öğretmen yetiştiren okulun öğrencilerinin yatılı olmasını, köy enstitüsü mezunlarının %44.44'ü, İlkokul öğretmenlerinin %51.83'ü, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %36.06'sı çok ve pek çok düzeyinde gerekli görmüşlerdir. Bu soruyu yanıtlayan toplam 642 deneğin %44.24'ü çok ve pek çok düzeyinde öğretmen yetiştiren okuldaki öğrencilerin yatılı olmasını gerekli görmüşlerdir. Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare işleminin sonucu (14.36) .01 düzeyinde tablo değerinden (20.090) daha küçük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık yoktur. Bütün denekler orta düzeyinde öğretmen yetiştiren okuldaki öğrencilerin yatılı olmasını gerekli görmektedirler.” 3.4:Genel Hizmetlerin Yönetimi: “Okulun amaçlarını gerçekleştirmesi için iş örenlerin toplumsal ve ruhsal yönden uygun bir ortamda çalışması gerekir. Aynı zamanda okulun fiziki bakımdan da eğitimin amaçlarını gerçekleştirecek ortama sahip olması gerekir Bir okulda fiziki olarak derslikler, kütüphane, spor salonu okul bahçesi, laboratuar, işlik, revir, gibi eğitim yerleri bulunur. Bu yerlerin bakımı, onarımı ve yönetimi genel hizmetler başlığı altında incelenir. Genel hizmetlerin yönetimi, fiziksel sorunların çözülmesi için önemlidir. Ankette genel hizmetlerin yönetimine ilişkin yer alan sorular deneklerin verdikleri yanıtların aritmetik ortalamasına göre şu şekilde önem sırasına dizilmiştir. 1- Öğrencilerin yatılı olarak kaldığı okullarda, kısa süreli rahatsızlıklarda öğrencilerin sağlıklarına kavuşmaları, hasta öğrencilerin dinlenmeleri için çoğu zaman bir revir bulunur. Öğrenciler yatılı olduklarından, her köy enstitüsünde öğrencilere sağlık hizmeti sağlayan revirler bulunurdu. Okulda revirin bulunmasının köy enstitüsünde hangi düzeyde uygulandığı sorusuna köy enstitüsü mezunlarının %91.20'si çok ve pek çok düzeyde, köy enstitüsünde revirin bulunduğu yanıtını vermiştir. Öğretmen yetiştiren okulda revire, köy enstitüsü mezunlarının %56.13'ü, ilkokul öğretmenlerinin % 80.73'ü, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %72.19'u çok ve pek çok düzeyinde gerekli demişlerdir (Bkz.Tablo:3). Bu soruyu yanıtlayan toplam 635 deneğin %69.77'si çok ve pek çok düzeyinde öğretmen yetiştiren okulda revirin bulunmasının gerekli olduğunu ifade etmişlerdir. Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare işleminin sonucu (59,62) .01 düzeyinde tablo değerinden (20.090) daha büyük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır. Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.32, ilkokul öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.16, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.00'dür. Buradan," Okulda revirin bulunması"nı, köy enstitüsü mezunları orta düzeyinde, ilkokul öğretmenleri ile eğitim yüksekokulu öğrencilerinin çok düzeyinde gerekli gördükleri söylenebilir. 2- Bir okulun çevresinin güzelliği, düzenliliği ve temizliği ile anlam ve önem kazanır. Çevrenin temizliği, okuldaki insanların sağlıkları açısından önemlidir. Salgın hastalıkların önlenmesi, yiyeceklerden geçen hastalıkların önlenmesi hep çevre temizliği ile yakından ilgilidir. Köy enstitüsünde çevre temizliğine büyük önem veriliyordu. Enstitü ve çevre köylerde sivrisinekle savaşımın nasıl gerçekleştiğini Düziçi Köy Enstitüsü Müdürü Ahmet Lütfi Dağlar anılarında oldukça güzel bir şekilde anlatmaktadır. Çifteler Köy Enstitüsü Müdürü M. Rauf İnan'da çevre temizliği ile ilgili şunları yazıyor: Çifteler Köy Enstitüsünde eğlence eğitimi gibi temizlik, alet, araç veya eşya bakımı da bir eğitim konusu olarak vardı. Kuşkusuz köy enstitülerinin hepsinde de günlük çalışmaların ders ve işlerin bittiğini bildiren kampana çaldıktan sonra dersliklerde, işliklerde tüm çalışma yerlerinde işlere son verilir, "alet ve araç temizliği" başlardı. Kullanılan alet ve araçların hepsi temizlenir, küçük bir bozukluğu bile varsa düzeltilir, ertesi günkü işlere hazırlanırdı. Enstitüde bulaşıkçılarla, çamaşırcılardan başka işçi yoktu. Enstitünün geniş bölümleriyle, alanlarıyla bütün temizliği haftalık iş kümesince yapılır, onların başarıları ya da yetersizlikleri Cumartesi toplantılarında konuşulurdu. Bu yöntem işe dayanan köklü bir temizlik eğitimi idi. Çevre temizliği ile ilgili olarak Çifteler Köy Enstitüsünün 1944 yılı mezunları, yapılan törende topluca bayrağa el koyarak şu andı içmişlerdir. 4274 sayılı kanunun 14.maddesinin bana verdiği bütün vazifeleri hakkıyla, tam ve eksiksiz yapmaya, okulumuzu ve çevresini her yanıyla her zaman temiz tutmaya, talebemi, köyümü ve köylümü temizliğe alıştırmaya, doğruluktan, dürüstlükten ve iyilikten hiç bir zaman ayrılmamaya, çocuklarımı ve komşularımı her zaman sevmeye korumaya ve onlara her zaman iyilik etmeye köyümün topraklarını işleyip onu dünyanın en iyi vatanı haline getirmeye, köylülerimi yetiştirip onları Cumhuriyete layık, dün yanın en ileri insanı derecesine yükseltmeye, Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkarmaya çalışacağıma ant içiyorum, ant içiyorum, ant içiyorum. Köy enstitüsünde çevre temizliğinin öğrencilerce ne düzeyde gerçekleştirildiği sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %97.69'u çok ve pek çok düzeyinde gerçekleştirildi yanıtını vermişlerdir (Bkz.Tablo:2). Buradan köy enstitüsünde çevre temizliğinin öğrenciler tarafından yapıldığı söylenebilir. Öğretmen yetiştiren okuldaki öğrencilerin çevre temizliğini yapmalarını, köy enstitüsü mezunlarının %51.39'u.ilkokul öğretmenlerinin %63.68'i eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %44.23'ü çok ve pek çok düzeyinde gerekli görmüşlerdir (Bkz.Tablo:3). Bu soruyu yanıtlayan toplam 647 deneğin %52.32'sİ çok ve pek çok düzeyinde öğretmen yetiştiren okuldaki öğrencilerin çevre temizliği yapmalarının gerekli olduğunu ifade etmişlerdir. Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare işleminin sonucu (64.73) .01 düzeyinde tablo değerinden (20.090) daha büyük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır (Bkz.Tablo:3). Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.25, ilkokul öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.83, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.30, (Bkz.Tablo:3). Buradan, "Okuldaki öğrencilerin kendi çevre temizliklerini kendilerinin yapmasını köy enstitüsü mezunları ile eğitim yüksekokulu öğrencileri orta düzeyinde, ilkokul öğretmenlerinin çok düzeyinde gerekli gördükleri söylenebilir. Denekler bu soruyu ikinci sırada önemli görmüşlerdir. 3- Okulun binası, derslikleri, işlikleri, oyun alanı, laboratuarı, reviri, kitaplığı zaman zaman onarılma gereksinimi gösterir. Bu küçük onarılma işlerini adı geçen eğitim yerlerini kullanan, onlardan yararlanan öğrencilerin yapması beklenen hatta istenen bir davranıştır, köy enstitüsünde okul binalarının, işliklerin, yatakhanenin ve öteki eğitim yerlerinin yapımı öğrenciler tarafından gerçekleştiriliyordu. O yüzden eğitim hizmetlerinin üretildiği yerlerin onarımı da kuşkusuz öğrencilere aitti. Okulun bakım ve onarımına öğrencilerin katılması sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %98.59'u çok ve pek çok düzeyinde öğrencilerin okulun bakım ve onarım işlerine katıldıklarını ifade etmişlerdir (Bkz.Tablo:2). Öğretmen yetiştiren okulda öğrencilerin okulun bakım ve onarımına, köy enstitüsü mezunlarının %45.07'si, ilkokul öğretmenlerinin %54.96'sı eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %28.85'i çok ve pek çok düzeyinde gerekli görmüşlerdir (Bkz.Tablo:3). Bu soruyu yanıtlayan toplam 643 kişinin %43.23'ü çok ve pek çok düzeyinde öğretmen yetiştiren okulun öğrencilerinin okulun bakım ve onarım işlerine katılmasını gerekli görmüşlerdir . Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare işleminin sonucu (98,83) .01 düzeyinde tablo değerinden (20.090) daha büyük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır (Bkz.Tablo:3). Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 2.93, ilkokul öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.64, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 2.80,'dir(Bkz.Tablo:3). Buradan," Okulun bakım ve onarımına öğrencilerin katılması"nı, köy enstitüsü mezunları ile eğitim yüksekokulu öğrencileri orta düzeyinde, ilkokul öğretmenlerinin çok düzeyinde gerekli gördükleri söylenebilir. Denekler bu soruyu üçüncü sırada önemli görmüşlerdir.” 3.5:İşgören Hizmetlerinin Yönetimi: "Kendi gereksinimlerinin bir bölümünü doyurmak karşılığında, bir örgütün amaçlarını gerçekleştirmek için çalışan kişiye İş gören denir". Eğitim işgöreni ise, kendi gereksinimlerinin bir bölümünü doyurmak karşılığında, eğitim sistemi içinde, eğitimin amaçları gerçekleştirmek için çalışan kişidir. Eğitim örgütlerinin en önemli öğesi insandır. Eğitim örgütlerini insansız düşünmek olanaksızdır. Eğitim hizmetlerinin üretilmesine, okuldaki yönetmenlerin, öğretmenlerin ve öteki çalışan işgörenlerin gerekliliği göz ardı edilemez. Bu işgörenlerin seçilmesi, atanması, ödev ve sorumlulukları, bunlara Ödenecek ücretler, verilecek haklar ve güvenceler, bunların yükselmesi, hizmet içi eğitimi, disiplini, emekliliği gibi tüm işler, işgören hizmetlerinin yönetimi alanına girmektedir. Köy enstitülerinde çalışan tüm İşgörenlerin hak ve görevleri, atamaları, disiplini 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu ile 4274 sayılı Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilat Kanunu'nda ifade edilmiştir. Buna göre: Köy enstitülerinde öğretmenliğe yeni tayin edilmiş ve başka bir okulda öğretmenlik yapmamış olanların stajerlik müddetleri bir yıldan üç yıla kadar devam eder (madde 44). 3803 sayılı kanunun on yedinci maddesine göre işe alınacak usta öğreticiler ilkin köy enstitüsü müdürlüklerince gündelikle tayin edilirler. Bunları iki sene çalıştırabilirler. Başarısı görülenler ikinci yıl sonunda vekillikçe daimi ücretliler kadrosuna geçirilebilir (madde 45). Köy enstitüsü öğretmenlerine, enstitü öğretmenler kurulu ile ve nöbetle müdürleri tarafından yılda iki ayı geçmemek üzere tatil izni verilir. Bu müddet aralıklı da olabilir (madde 48). Köy enstitülerinde vazife gören öğretmenler, memurlar, müstahdemler ve usta öğreticiler başarılarının derecesine göre aşağıda yazılı şekilde mükafatlandırılır (madde 49). 1 -İşinde başarılı sayılmak 2-Köye hizmet edenler anıtına adı yazılmak 3-Köylerde yeni bir tesise adı verilmek 4-Ülkü eri sayılmak 1-İşinde Başarılı Sayılmak: ; Vazifelerini olağanüstü bir başarı ile yaptıkları sabit olanlar için vekillik müfettişlerinin veya enstitü müdürlüklerinin teklifleriyle her yıl Mart ayı içinde maarif vekilliğince bir başarı listesi hazırlanır. Bu listeye girenlerin adları o yıl 17 Nisan'da gazete ve radyo vasıtasıyla ilan edilir. 2-Köye Hizmet Edenler Anıtına Adı Yazılmak: Talebesinin çoğu kültür bakımından kuvvetlendirilmesi lazım-gelen kesimlerden alınan, kesimlerinde tehlikeli ve bulaşıcı hastalıklar hüküm süren yurt sınırlarına yakın ve umumi münakale yollarından uzak yerlerde açılan köy enstitülerinde vazife gören ve ardı ardına beş yıl olağanüstü başarı gösterenlerin adları çalıştıkları enstitülerdeki "Köye hizmet edenler anıtına" yazılır. 3-Köyde Yeni Bir Tesise Adı Verilmek: Olağanüstü bir çalışma İle enstitüye veya enstitünün tatbikat bölgesindeki köylerden birine daimi surette faydası dokunacak iş görenlerin adları kendi çalışmalarıyla meydana getirilen yeni tesislerden birine verilir. 4- Ülkü Eri Sayılmak: Enstitünün öğretim, eğitim, ziraat, sanat İşlerinde aralıksız on yıl çalışan ve olağanüstü bir başarı gösterenler, "ülkü eri" sayılırlar ve maarif vekilliğince bu unvanı belirtecek ve ay yıldızı ihtiva edecek şekilde tesbit olunan bir işareti taşırlar. Köy enstitülerinde vazife gören öğretmen, memur, usta öğretici ve müstahdemler suçların derecesine göre aşağıda yazılı cezalara çarptırılırlar {madde 51). 1-işinde kusurlu sayılmak 2-Ücret veya maaş kesilmek 3-Enstitülerdeki işlerden çıkarılmak 4-Meslekten çıkarılmak Ankette köy enstitüsünde işgören hizmetlerinin yönetimine ilişkin yer alan bir soruya deneklerin verdikleri yanıtlar aşağıda verilmiştir. 1-Köy enstitüsünde başarılı yönetmen, öğretmen ve öteki iş-görenlerin ödüllendirilmesi ne düzeyde uygulanıyordu sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %65.68'i çok ve pek çok düzeyinde uygulandığını ifade etmişlerdir (Bkz,Tablo:4). Buradan köy enstitüsünde işgörenlerin ödüllendirildiği söylenebilir. Öğretmen yetiştiren okuldaki işgörenlerin maddi ve manevi olarak ödüllendirilmesini, köy enstitüsü mezunlarının %48.11'i, ilkokul öğretmenlerinin %50.90'ı, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %45.19'uçok ve pek çok düzeyinde gerekli görmüşlerdir (Bkz.Tablo:6). Bu soruyu yanıtlayan toplam 642 deneğin %48.13'ü çok ve pek çok düzeyinde öğretmen yetiştiren okuldaki işgörenlerin maddi ve manevi olarak ödüllendirilmesini gerekli görürken %17.91 'i hiç gerekli görmemiştir (Bkz.Tablo:6 ). Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare işleminin sonucu (31.84) .01 düzeyinde tablo değerinden (20.090) daha büyük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır (Bkz.Tablo:5). Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.22, ilkokul öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.21, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.25.dir (Bkz.Tablo:5). Buradan,"Okuldaki başarılı yönetmen, öğretmen ve öteki personelin ödüllendirilmesi"™, deneklerin hepsinin orta düzeyinde gerekli gördükleri söylenebilir.” 3.6:Bütçenin Yönetimi: “Eğitim hizmetlerinin istenilen düzeyde üretilebilmesi için yeterli paranın olması gerekir. Eğitim yönetiminde paranın her şey olmadığı bir gerçektir ama para olmadan örgütün işlerini yerine getirmesi olanaksızdır. Önemli olan örgüte ayrılan paranın her biriminin üretime harcanmasıdır. Paranın akılcı bir şekilde kullanılması örgütte verimliliği artırır. Kamu örgütlerinin gelirleri genel bütçeden sağlanır. Giderleri de yönetmenler tarafından yasalara uygun olarak yapılır. Örgütlerde paranın iyi yönetilmesi, amaçları iyi kavramış, dürüst yönetmenler gerektirir. Köy enstitüsü giderlerini en aza indirmek için birçok gereksinimini kendisi üreterek karşılıyordu. Binaların yapımından, yiyecek ve giyeceklerin üretimine kadar birçok şey okuldaki öğretmen, usta öğretici ve öğrencilerin el emeği, alın teriydi. Köy enstitüsüne heryönüyle güvenilir yönetmenler tayin ediliyordu. O yüzden öteki kamu kuruluşlarından farklı olarak köy enstitüsü donatım, inşaat ve tamirat işleri için 2490 sayılı Artırma, Eksiltme, ve ihale Kanunu'na tabi değildi Köy enstitüsünde işlerin daha hızlı yürütülmesi için Maliye Bakanlığı 5-11-1941 tarihli, 112239/129 sayılı Maarif Vekaletine-yazısı ile 3.000 Türk lirasına kadar olan ödeneğin hizmetin ait olduğu yer maliyesinden ödeneceğini uygun görmüştü. Köy enstitüsünde yapılan işlerin oldukça ucuza gerçekleştirildiğinin göstergeleri o yıllarda genel bütçe içerisinden, Maarif Vekaletine ayrılan payın ne olduğu ve oranı incelendiğinde ortaya çıkar. Sözgelimi 1941 yılında genel bütçe 309.734.307 Türk lirasıdır. Bu paranın 19.452.261 Türk lirası Maarif Vekaletine ay-rılmıştırt69). Eğitime ayrılan para adı geçen yılda genel bütçenin %6.28'ini oluşturmaktadır. 1942 yılında genel bütçe 394.316.918 Türk lirasıdır. Bunun 27.653.734 Türk lirası Maarif Vekaletine ayrılmıştır. BU yılda ulusal bütçe içerisinde eğitime ayrılan pay %7 olmuştur. Bu paranın 64.900.934 Türk lirası Maarif Vekaletine ayrılmıştır . Ulusal bütçe içerisinden 1944 yılında eğitime ayrılan pay %11.85'dir. Bu dönemde 100 dolar, 130.19 Türk lirasıdır. Görüldüğü gibi o yılların savaş yılları olması nedeniyle yokluğun, kıtlığın, karaborsanın olduğu bir dönemde bu kadar az bir para ile köy enstitülerinin kuruluşunu tamamlaması paranın çok akıllıca kullanıldığını göstermektedir. Bu durumu dönemin Maarif Vekili Hasan Ali Yücel, köy enstitüsü müdürlüklerine gönderdiği 30.1.1942 tarihli yazıda şöyle dile getiriyor, Köy enstitülerinin 1940 senesindeki verimli çatışmalarını takdirle anmıştım. 1941 yılında bu kurumların hem kendilerini teşkilde nemde üretim alanlarındaki çalışmalarında emek ve hızlarını artırmış olduklarını 9000 talebeyi barındıracak binaları yapmış ve yeniden Hasanoğlan, Yıldızeli, İvriz Köy Enstitülerini kurmuş olmalarıyla açıkça belli olmuştur. Enstitülerdeki talebe ve öğretmenlerin türlü işlerde, yazın yakıcı güneş karşısında ve geceleri ay ışığında, kışında sıfırın altında 10-15 derece ısıda alınteri dökmeleri sayesinde 1941 yılına ait iş planları tamamlanmıştır. Talebe ve öğretmenlerin bu başarılarını över ve ayrı ayrı hepsini candan kutlarım. Gelecek sene çalışmalarına hız verebilmek ve üretim alanında iki kat verimli sonuçlar alabilmek için hazırlıkların şimdiden yapılması isteğimi de bildiririm . 1947 yılında Milli Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer köy enstitülerine kurulduğundan beri toplam 51.670.000 Türk lirası sarf edildiğini ifade etmiştir . Okulda döner sermayenin olması bütçeden ayrılan paranın yansıra, bir başka para kaynağının olması demektir. Üretim yapan örgütlerde döner sermaye vardır. Elde edilen gelirler örgütün gereksinimlerinin karşılanmasında kolaylıkla harcanabilir. Köy enstitüsünde döner sermaye vardı. 1947 yılında Milli Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer, Meclisteki konuşmasında köy enstitülerinde döner sermayenin toplam 490,000 Türk lirası bulunduğunu söylemiştir. Ankette köy enstitüsünde bütçenin yönetimine ilişkin yer alan sorular deneklerin verdikleri yanıtların aritmetik ortalamasına göre şu şekilde önem sırasına dizilmiştir. 1- Döner sermaye uygulamasının köy enstitüsünde hangi düzeyde gerçekleştiği sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %88.26'sı çok ve pek çok düzeyde döner sermaye uygulamasının gerçekleştiğini ifade etmiştir (Bkz.Tablo:7). Öğretmen yetiştiren okulda döner sermaye uygulamasının gerekliliği sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %49.28'i, ilkokul öğretmenlerinin %70.00'i, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %64.45'i çok ve pek çok düzeyinde gerekli olduğunu ifade etmişlerdir (Bkz.Tablo:8 ). Bu soruyu yanıtlayan toplam 638 deneğin %61.44'ü çok ve pek çok düzeyinde öğretmen yetiştiren okulda döner sermayenin gerekli olduğunu ifade etmiştir {Bkz.Tablo:9 ). Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare işleminin sonucu (41.03) .01 düzeyinde tablo değerinden (20.090) daha büyük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır (Bkz.Tablo:8). Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.16, ilkokul öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.78, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.72,'dir (Bkz.Tablo:8). Buradan, " Okulda döner sermayenin olmasını, köy enstitüsü mezunlarının orta düzeyinde, ilkokul öğretmenleri ile eğitim yüksekokulu öğrencilerinin çok düzeyinde gerekli gördükleri söylenebilir. Denekler bu soruyu birinci sırada önemli görmüşlerdir.” 3.7:Köy Enstitülerinde Yönetim Süreçleri “Bîr örgütün yapısının, yönetim işlerini gerçekleştirmek İçin işletilmesi, yönetim süreçlerinin uygulanmasıyla olanaklıdır. Örgütün yapısı, yönetim işlevlerini yerine getirirken örgütte bir takım sorunlar çıkar, işte bu sorunlar yönetim sürecinin uygulanmasıyla çözülebilir. Yönetim süreci temelde sorun çözme sürecidir. Yönetim süreci bir bütünlük içinde şu süreçlerden oluşur: Sorun çözme, planlama, örgütleme, eşgüdümleme (koordinasyon), iletişim ve denetlemedir. Araştırmada, sorun çözme süreciyle ilgili dört, planlama süreciyle İlgili bir, örgütlenme süreciyle ilgili iki, eşgüdümleme süreciyle ilgili üç, İletişim süreciyle ilgili üç, denetleme süreciyle ilgili üç soru yer atmıştır.” 3.7.1:Sorun Çözme Ya Da Karar Verme Süreci: “Eğitim örgütü amaçlarını gerçekleştirirken, işlevini yerine getirirken birtakım sorunlarla karşılaşılabilir, örgütlerde aynı insanlar gibi yaşamlarını sürdürebilmeleri için karşılaştıkları sorunları çözmeleri gerekir. Eğitim örgütlen çevrelerindeki değişiklikler, kendi bünyelerindeki değişiklikler yüzünden sorunlarla karşılaşabilirler. "Bu durumda karar süreci örgütte değişiklik yapmak, bir çatışmayı önlemek veya çözmek örgüt üyelerini etkilemek amaçlarıyla kullanılır Sorun çözme sürecinin aşamaları şunlardır: 1-Sorun çözmeyi gerekseme 2-Sorunu tanıma 3-Çözüm seçeneklerini arama 4-Eylemi kararlaştırma 5-Karan uygulama 6-Çözümü değerlendirme Eğitim örgütünde meydana gelen sorunların çözümü için örgütteki işgörenlerin karar sürecine katılması gereklidir. İnsanlar bir kararın alınmasına ne oranda katılırlarsa o kararın uygulamasına da o oranda katılırlar. Eğitim örgütlerinde öğrencileri ilgilendiren kararların alınmasına, öğrencilerin katılmacı, alınan bu kurarın uygulanması aşamasında kolaylık sağlayacaktır. Ankette köy enstitüsünde sorun çözme sürecine ilişkin yer alan sorular deneklerin verdikleri yanıtların aritmetik ortalamasına göre şu şekilde önem sırasına dizilmiştir. 1- Eğitim örgütleri öğrencilerine yaşamları sürecinde karşılaştıkları sorunları çözebilmeleri için onlara sorun çözmeyi ve basamaklarını öğretmelidir. Köy enstitülerinde öğrenciler sorun çözmeyi ne düzeyde öğreniyorlardı sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %93.36'sı çok ve pek çok düzeyinde köy enstitüsünün öğrencilerine sorun çözmeyi öğrettiğini ifade etmiştir (Bkz.Tablo:10). Öğretmen yetiştiren okulların öğrencilerine sorun çözmeyi öğretmesinin ne düzeyde gerekli olduğu sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %61.79'u, ilkokul öğretmenlerinin %79.Û9'u, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %77,67'is çok ve pek çok düzeyinde gerekli görmüşlerdir (Bkz.Tablo:11). Bu soruyu yanıtlayan toplam 638 kişinin %72.88'i çok ve pek çok düzeyinde öğretmen yetiştiren okulların öğrencilerine sorun çözmeyi öğretmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare işleminin sonucu (62.88) .01 düzeyinde tablo değerinden (20.090) daha büyük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır (Bkz,Tablo:11). Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.48, ilkokul öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.02, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.06'dır (Bkz.Tablo:11). Buradan, "okuldaki öğrencilerin sorun çözmeyi öğrenmesini bütün denekler çok düzeyinde gerekli görmüşlerdir. Denekler bu soruyu birinci sırada önemli görmüşlerdir. 2- Okul yönetmenleri eğitim programlarının amaçlarını gerçekleştirmek için gerekli olan eğitim araç gereçlerinin ve öteki tüketim girdilerinin sağlanmasında karşılaşılan sorunları çözebilme bilgisi ve becerisine sahip olması gerekir. Araç gereç kullanmadan eğitimde niteliği artırma olanağı yoktur. Aynı zamanda tebeşir, odun, kömür, elektrik, su gibi tüketim maddelerinin sağlanması, eğitim için uygun ortamın oluşturulması gereklidir. Adı geçen girdilerin sağlanmasında çeşitli sorunlarla karşılaşılma olasılığı her zaman vardır. Okul yönetmenlerinin bu sorunları çözme becerisi beklenir. Köy enstitüsünde yönetmenlerin eğitim araç-gereçlerinin ve tüketim maddelerinin sağlanmasındaki becerisi ne düzeydeydi sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %91.59'u çok ve pek çok düzeyinde, köy enstitüsü yönetmenlerinin, eğitim araç-gereçlerinin ve tüketim maddelerinin sağlanmasında becerikli olduklarını ifade etmişlerdir (Bkz.Tablo:10). Öğretmen yetiştiren okulun yönetmenlerinin araç-gereç ve tüketim maddelerinin sağlanmasında becerikli olmalarının gereği-sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %58.88'i, ilkokul öğretmenlerinin %76.68'i, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %73.55'i çok ve pek çok düzeyinde gereklidir yanıtını vermişlerdir (Bkz.Tablo:11). Anketteki soruyu yanıtlayan toplam 645 deneğin %69.72'si çok ve pek çok düzeyinde öğretmen yetiştiren okuldaki yönetmenlerin araç-gereç ve tüketim girdilerinin sağlanmasında becerikli olmalarını gerekli görmüşlerdir Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare İşleminin sonucu (43.58) .01 düzeyinde tablo değerinden (20.090) daha büyük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır (Bkz.Tablo:11). Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.45, İlkokul öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.00, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.01'dir (Bkz.Tablo:11). Buradan, "okul yönetiminin eğitim araç-gereçleri ve tüketim girdilerini sağlamada karşılaştığı sorunları çözme becerisi"ni bütün deneklerin çok ve pek çok düzeyinde gerekli gördükleri söylenebilir. Denekler bu soruyu ikinci sırada önemli görmüşlerdir. 3- Okuldaki sorunların çözülmesi, yönetmenlerin sorun çözme bilgi ve becerilerinin yanısıra, onların yeterli yetki ile donatılmış olmalarına bağlıdır. Köy enstitüsünde yönetmenler göreli de olsa geniş yetkilere sahipti. Her okul Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olmasına karşın, sanki özerk bir yapıya sahipti. Okul yönetmenleri, öğrenci alımından, öğretmen tayinine, okul binası yapımından, dershanelerin, işliklerin donatımına, okul için gerekli girdilerin pazarlık usulü İle alınmasından, elde edilen tarım ürünlerinin fazlasını satımına kadar yetki sahibi idiler. Köy enstitüsünde yönetmenler karşılaştıkları sorunları çözmek İçin uygulamada ne kadar yetkileri vardı sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %97.19'u çok ve pek çok düzeyinde köy enstitüsü yönetmenlerinin sorun çözme için yeterli yetki ile donatıldıklarını ifade etmişlerdir (Bkz.Tablo:10). Öğretmen yetiştiren okulda sorun çözmek İçin yönetmenlerin ne düzeyde yeterli yetkilerinin olaması sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %59.81'i, ilkokul öğretmenlerinin %74.33'ü, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %72.19'u öğretmen yetiştiren okuldaki yönetmenlerin sorun çözmek için gerekli yetkilerinin olması gerektiğini ifade etmişlerdir (Bkz.Tablo:11). Bu soruyu yanıtlayan toplam 641 deneğin %68.80'i çok ve pek çok düzeyinde öğretmen yetiştiren okulda yönetmenlerin sorun çözmek için yeterli yetki ile donatılmasını gerekli görmüştür. Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare işleminin sonucu (39.39) .01 düzeyinde tablo değerinden (20.090) daha büyük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır. (Bkz.Tablo:10). Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.46, ilkokul Öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.00, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.93'dür (BkzTablo:11). Buradan, " okuldaki yönetmenlerin sorun çözme yetkisine sahip olmasını, bütün denekler çok düzeyinde gerekli görmüşlerdir. Denekler bu soruyu üçüncü sırada önemli görmüşlerdir. 4- Bir eğitim örgütü olan okulun en önemli öğelerinden biriside öğrencilerdir. Okulda en çok sorunları olan veya sorunlarla karşılaşan öğrencilerdir. Bunların özellikle kendilerini ilgilendiren sorunların çözümüne katılması, uygulama basamağında sorunun çözümünü kolaylaştıracaktır. O yönüyle okulda öğrencilerin karar sürecine katılmaları yerinde ve yararlı olacaktır. Köy enstitüsünde öğrencilerin okul sorunlarının çözümüne ne düzeyde katıldıkları sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %91.51'i çok ve pek çok düzeyinde öğrencilerin okuldaki sorunların çözümüne katıldıklarını ifade etmişlerdir (Bkz.Tablo:10). Öğretmen yetiştiren okulun öğrencilerinin sorun çözme sürecine katılmalarının ne düzeyde gerekli olduğu sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %59.25'i, ilkokul öğretmenlerinin %73.18'i, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %60.57'si çok ve pek çok düzeyinde gerekli olduğu yanıtını vermişlerdir (Bkz.Tablo:11). Bu soruyu yanıtlayan toplam 644 deneğin %64.44'ü çok ve pek çok düzeyinde öğretmen yetiştiren okuldaki öğrencilerin sorunlarının çözümüne katılmasının gerekli olduğunu ifade etmişlerdir. Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare işleminin sonucu (61.84) .01 düzeyinde tablo değerinden (20.090) daha büyük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır (Bkz.Tablo:11). Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.41, ilkokul öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.89, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması3.69'dur (BkzTablo:11). Buradan," öğrencilerin okul sorunlarının çözümüne katılmasını, bütün deneklerin çok düzeyinde gerekli gördükleri söylenebilir. Denekler bu soruyu dördüncü sırada önemli görmüşlerdir.” 3.7.2Planlama Süreci: “Bir örgütün amaçlarını İstenilen sürede, nitelikte ve nicelikte gerçekleştirebilmesi için planlama sürecinin iyi işlemesine gereksinim vardır. "Planlama uygulamadan önce düşünmeyi öngören zihinsel bir süreçtir". Kimi yazarlar planlama sürecini karar süreci İçinde ele almışlardır. Kimileride yönetim ile eşanlamlı olarak kullanmışlardır. "Planlama yönetimin pusulasıdır ve sistemi araştırma yoluyla yönetmeyi öngörür." Planlama, yönetsel amaçlarını gerçekleştirmek için gereken girdilerin sağlanma ve kullanma yollarının kararlaştırılması sürecidir. Planlar kısa.orta ve uzun süreli olarak üç şekilde hazırlanır. Her eğitim örgütü kısa, orta ve uzun süreli planlarını hazırlamak ve hazırladığı planları etkili bir şekilde uygulamak zorundadır. Planların sadece hazırlanması yeterli değildir. Planların aynı zaman etkili bir şekilde uygulanması gerekir. Bir planın başarısı uygulamadan elde edilecek ürüne bağlıdır. Planlama gelecekte uygulanacak bir dizi kararların önceden kestirilmesidir. Bu yüzden planlama, uygulamadan önce yapılır. Her eğitim örgütü amaçlarını daha iyi gerçekleştirmek, bünyesini genişletmek için günlük, haftalık, aylık ve daha uzun süreli planlarını yapmak ve titizlikle uygulamak durumundadır. Aksi halde her şey bir rastlantı sonucuna göre gerçekleşecektir. İşler el yordamı ile yapılmaya çalışılacaktır. Ankette köy enstitüsünde planlama sürecine ilişkin yer alan bir soruya deneklerin verdikleri yanıtlar aşağıda verilmiştir. 1- Köy enstitüsünde, yöneticilerin bir yıllık yönetim planını önceden yapması ve uygulaması ne düzeyde gerçekleşiyordu sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %93.78'i çok ve pek çok düzeyinde yanıtını vererek, köy enstitüsünde planlamanın oldukça iyi yapıldığını ifade etmişlerdir (Bkz.Tablo;12 ). Öğretmen yetiştiren okulun yönetmenlerinin bir yıllık yönetim planlarını önceden hazırlayıp etkili bir şekilde uygulamalarının gerekliliği sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %63.64'ü, ilkokul öğretmenlerinin %77.14'ü, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %65.84'ü çok ve pek çok düzeyinde gereklidir yanıtını vermişlerdir (Bkz.Tablo:13 ). Bu soruyu yanıtlayan toplam 621 deneğin %68.92'si çok ve pek çok düzeyinde öğretmen yetiştiren okulda yönetmenlerin bir yıllık yönetim planlarını önceden hazırlayıp etkili bir şekilde uygulamalarının gerekli olduğunu ifade etmişlerdir. Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare işleminin sonucu (26.85) .01 düzeyinde tablo değerinden (20.090) daha büyük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır (Bkz.Tablo:13). Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.68, ilkokul öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.02, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.80'dır (Bkz.Tablo:13). Buradan," yönetmenlerin bir yıllık yönetim planını önceden yapması ve etkili uygulaması"nı, bütün grupların çok düzeyinde gerekli gördükleri söylenebilir.” 3.7.3Örgütleme Süreci: "Örgütleme, örgütsel amaçların gerçekleştirilmesi için yönetimin amacına, işlevlerine ve sürecine elverişli bir yapı kurma sürecidir" . "Yönetimde örgütleme süreci, hem yeni bir örgüt kurmak hem de kurulmuş bir örgütü yaşatmak için gereklidir" . Eğitim hizmetlerini üreten birimler okullardır. Eğitim hizmetlerinin istenilen şekilde üretilebilmesi için, okulun en iyi biçimde örgütlenmesi gerekir. "Eğitimde örgütlenme girişimi, o eğitim sistemi veya biriminin amaçlarına ve orada çalışacak personelin gereksinimlerine dönük olmak üzere iki hedefi başlangıç noktası olarak alacaktır" . Okul yönetimi, ortaya çıkan yeni koşullar ve gereksinmeler karşısında, okulda yeniden örgütlenmeye veya gerekli düzenlemeleri yapma yeteneğine sahip olmalıdır. Ankette köy enstitüsünde örgütleme sürecine İlişkin yer alan sorular deneklerin verdikleri yanıtların aritmetik ortalamasına göre şu şekilde önem sırasına dizilmiştir. 1- Köy enstitüsünde, okul yönetiminin eğitim öğretim için yeni düzenlemeleri ne düzeyde gerçekleştiriyordu sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %91 'i çok ve pek çok düzeyinde yanıtını vererek, köy enstitüsünde okul yönetiminin eğitim öğretim için yeni düzenlemeleri yaptığını İfade etmişlerdir. Öğretmen yetiştiren okulda, yönetimin örgütte gerektiğinde yeni düzenlemelerin yapılmasının gereği sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %59.53'ü, ilkokul öğretmenlerinin %79.91'i, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %71.14'ü çok ve pek çok düzeyinde gerekli olduğu yanıtını vermişlerdir (Bkz.Tablo:14). Bu soruyu yanıtlayan toplam 635 deneğin %70.23'ü çok ve pek çok düzeyinde öğretmen yetiştiren okulda eğitim öğretim için yönetimin teni düzenlemelere gitmesinin gerekli olduğunu ifade etmişlerdir (Bkz.Tablo:15). Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare İşleminin sonucu (37.73) .01 düzeyinde tablo değerinden (20.090) daha büyük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır (BO) Zya Bursaltoglu. On. Ver. 1987, s. 161. (Öl) Aynı, s. 102. (Bkz.Tablo:14). Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.54, ilkokul öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.00, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.91'dir (Bkz.Tablo:14). Buradan, " yönetimin eğitim öğretim için okulda yeni düzenlemelere gidebilmesini, bütün grupların çok düzeyinde gerekli gördükleri söylenebilir. Denekler bu soruyu birinci sırada önemli görmüşlerdir. 2- Okulda eğitim programlarının amaçlarını gerçekleştirmek İçin öğrencilerin eğitsel kollar, spor takımları, folklor grupları, uygulama çalışmaları grupları gibi kendi aralarında örgütlenmeleri gerekir. Köy enstitüsünde Öğrencilerin, eğitim için okulda ne düzeyde örgütlenebildikleri sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %94.73'ü çok ve pek çok düzeyinde yanıtını vererek, köy enstitüsünde öğrencilerin eğitim için örgütlendiklerini ifade etmişlerdir. Öğretmen yetiştiren okuldaki öğrencilerin eğitim için örgütlenmelerinin gereği sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %59.15'i, ilkokul öğretmenlerinin %72.73'ü, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %69.75'i çok ve pek çok düzeyinde gereklidir yanıtını vermişlerdir (Bkz.Tablo:15 ). Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare işleminin sonucu (35.44) .01 düzeyinde tablo değerinden (20.090) daha büyük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır (Bkz.Tablo:14). Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.58, ilkokul öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.92, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.84'dür (Bkz.Tablo:14). Buradan, " öğrencilerin eğitim için okulda örgütlenebilmesini, grupların hepsinin çok düzeyinde gerekli gördükleri söylenebilir. Denekler bu soruyu ikinci sırada önemli görmüşlerdir.” 3.7.4Eşgüdümleme Süreci: “Her örgütte en önemli sorunlardan biri, amaçların gerçekleştirilmesi için işgörenlerin uyum içinde çalıştırılmasıdır. Bir örgütte işler çeşitli işgörenlerce gerçekleştirilir. Eşgüdümleme örgütteki ve İnsan kaynaklarının birleştirilmesi, bilgi ve becerilerinin uzlaştırılması ve bu yollarla örgüt amaçlarının gerçekleştirilmesi için yapılan eylemleri kapsar (82). Eğitim işgörenlerinin eşgüdümlenmesi ve eşgüdüme uygun ortamın yaratılması, okul yönetiminin gerevidir. Oku! yönelmeni eğitim amaçlarını gerçekleştirmeye elverişli bir eşgüdüm sağlayamadığı sürece, okulunda eğitim işgörenierinin güçbirliği ve isteği ile yapılması gereken işlerde başarı gösteremez. Bu yüzden eğitim yönetmeni, işgörenler eşgüdümlemede becerikli olmak zorundadır (83). Ankette köy enstitüsünde eşgüdümlerine sürecine İlişkin yer alan sorular deneklerin verdikleri yanıtların aritmetik ortalamasına göre şu şekilde önem sırasına dizilmiştir. 1- Köy enstitüsünde okul yönetiminin, öğretmen, öğrenci ve öteki işgörenleri okul amaçları için işbirliği yapmaya yöneltmesi ne düzeyde gerçekleşti sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %97.19'u çok ve pek çok düzeyinde yanıtını vererek, köy enstitüsünde okul yönetiminin öğretmen, öğrenci ve öteki işgörenlerin okul amaçları İçin işbirliği yapmaya yöneltebildiğin! ifade etmişlerdir. Öğretmen yetiştiren okut yönetimlerinin, öğretmen, öğrenci ve öteki işgörenleri okul amaçları için işbirliği yapmaya yöneltmesinin hangi düzeyde gerekli olduğu sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %59.25'i, ilkokul öğretmenlerinin %81.90'ı, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %67.58'i çok ve pek çok düzeyinde gereklidir yanıtını vermişlerdir . Bu soruyu yanıtlayan toplam 642 deneğin %72.58'i çok ve pek çok düzeyinde öğretmen yetiştiren okulun yönetiminin, öğretmen, öğrenci ve öteki işgörenleri okul amaçları için işbirliği yapmaya yöneltmesinin gerekli olduğunu ifade etmişlerdir. Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare işleminin sonucu (53.93) .01 düzeyinde tablo değerinden (20.090) daha büyük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır. Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.49, ilkokul öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.14, eğitim yüksekokulu Öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.03'dür. Buradan, " okul yönetiminin, öğretmen, öğrenci ve öteki işgörenleri okul amaçları için işbirliği yapmaya yöneltebilmesini, deneklerin hepsi çok düzeyinde gerekti görmüşlerdir. Denekler bu soruyu-birinci sırada önemli görmüşlerdir. 2- Okul sadece öğrencilerine eğitim hizmeti üreten bir örgüt değil, çevresine eğitsel etkinlikler götüren, onun eğitim gereksinimlerini karşılayan bir örgüttür. Okul toplumsal, çevreye açık bir sistemdir. Bu yönüyle çevresiyle sürekti etkileşim İçerisindedir. Çevresinden çeşitli girdiler alır, çevresine eğitim hizmeti niteliğinde çeşitli ürünler verir. Köy enstitüsü çevresine ne düzeyde eğitsel etkinlikler gerçekleştirilmiştir sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %92.02'si çok ve pek çok düzeyinde, köy enstitüsünün çevresine eğitsel etkilerde bulunduğunu ifade etmişlerdir. Bu konuyu Çifteler Köy Enstitüsü Müdürü M.Rauf İnan anılarında şöyle açılıyor: Yakın köylerden komşular konuşmuşlar, benden kendilerini Ankara'ya götürmemi, orayı göstermemi islemeye karar vermişler. Bakanlığa yazarak bir gece Hasanoğlan Köy Enstitüsünde konuk edilmemizi diledim. 7Q'in üstünde bir toplulukla gittik. Ankara'ya vardığımız gün ilkin Ulusta'ki anıtı gösterdim, anlamını açıkladım. Eski ve sonraki Büyük Millet Meclisi binalarını gösterdim. Birindeki kurtuluş savaşının ve Cumhuriyetin kuruluşunun tarihsel özelliklerini anlattım. Milli Eğitim Bakanlığını, öteki bakanlıkları gördük, kenti gezdik. Akşam Hasanoğlan Köy Enstitüsüne gittik, orada geceledik. Ertesi gün zamanımızın çoğunu Ziraat Enstitüsünü ve yanındaki tarımla ilgili kurumlan görmeye ayırdık. Enstitüde geniş ilgi gördük açıklamalar yapıldı, topluluğumuzun resmi çekildi <84). Öğretmen yetiştiren okulun çevresine eğitsel etkilerde bulunmasının gereği sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %60.1 û, ilkokul öğretmenlerinin %80.36'st, eğitim yüksekokulu Öğrencilerinin %76.84'ü çok ve pek çok düzeyinde gereklidir yanıtını vermişlerdir. Bu soruyu yanıtlayan toplam 635 kişinin %72.44'ü çok ve pek çok düzeyinde öğretmen yetiştiren okulun çevresine eğitsel etkilerde bulunmasının gerekli olduğunu ifade etmişlerdir. Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare işleminin sonucu (59,01) .01 düzeyinde tablo değerinden (20.090) daha büyük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır. Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.43, ilkokul öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.11, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.10'dur. Buradan, "okulun çevresine eğitsel etkilerde bulunması"™, grupların hepsinin çok düzeyinde gerekli gördükleri söylenebilir. Denekler bu soruyu ikinci derece önemli görmüşlerdir. 3- "Okul üyeleri arasında formal bakımdan gevşek, informal bakımdan sıkı bir yapı ve hava içinde bulunur t05). O yüzden okul yönetmenleri formal yetkiden çok okuldaki çalışanlar ve öğrenciler üzerine etki yollarını denemelidirler. Yönetmenler okuldaki üyeler üzerinde etki yollarını denerken makam ve yasal yetkinin ötesinde, uzmanlık ve kişilik yetkilerini kullanırlar. Okul yönetmenlerinin, çalışanlar ve öğrenciler üzerinde etkili bir eşgüdümlemeyi sağlamaları için onları çalışmaya özendirmeleri gerekir. Köy enstitüsünde, okul yönetiminin öğretmen ve öteki personeli çalışmaya ne düzeyde özendirebiliyordu sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %97.20'si çok ve pek çok düzeyinde yanıtını vererek, köy enstitüsündeki yönetmenlerin işgörenleri okul amaçları için etkileyerek çalışmaya özendirdiklerini ifade etmişlerdir . Köy enstitüsünde yönetmenlerin öğretmen ve öğrenciler ile öteki çalışanları nasıl etkileyip onları okulun amaçlarının gerçekleşmesi için güdülediğini Çifteler Köy Enstitüsü Müdürü M.Rauf İnan'tn "Köy Enstitüleri ve Sonrası" adlı kitabında yer alan birçok Örnek olayda gözleme olanağı vardır. Öğretmen yetiştiren okulun yönetiminin öğretmen ve öteki işgörenleri çalışmaya özendirmesinin gereği sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %56.95'i, ilkokul öğretmenlerinin %79.35'i, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %75.12'si çok ve pek çok düzeyinde gereklidir yanıtını vermişlerdir. Bu soruyu yanıtlayan toplam 641 deneğin %70.51'İ çok ve pek çok düzeyinde öğretmen yetiştiren okulun yönetiminin, öğretmen ve öteki personeli çalışmaya özendirmesi gerektiğini ifade etmiştir . Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare işleminin sonucu (66.97) .01 düzeyinde tablo değerinden (20.090) daha büyük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır. Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.51, ilkokul Öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.07, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.10'dir. Buradan, " okul yönetiminin öğretmen ve öteki personeli çalışmaya özendirmesini, grupların hepsinin çok düzeyinde gerekli gördükleri söylenebilir. Denekler bu soruyu üçüncü sırada önemli görmüşlerdir.” 3.7.5:İletişim Süreci: “Bir eğitim örgütünde bulunan yönetmen, öğretmen, öğrenci ve öteki işgörenler birbirlerini iletişim süreci ile etkilerler. "Eğitim örgütlerinde iletişimin önemini ikiye katlayan neden, öğretimin de iletişime dayanmasıdır. Eğitim bir etkileşim sürecidir. Etkileşimin aracı ise iletişimdir. Bu yüzden okulda iletişim süreci, hem yönetim nemde eğitim için temel gereklilik olmaktadır <86). İnsan vücudunda sinir sistemi ne ise, bir eğitim örgütünde de İletişim sistemi odur. Nasıl insan vücudunun bir yerindeki sinir sistemi işlevini yitirdiğinde, insanın o bölgesi felç olursa, bir örgütün iletişim sistemi işlevini yitirirse örgüt felç olur. Bir örgütte formal İletişim kanalları açık tutulmalıdır. Formal İletişim kanalları kapatılırsa, örgütte İnformal iletişim (dedikodu) başlar. Bu İnformal iletişim örgütü amaçlarından saptırabilir ve örgütü işlevsiz hale getirebilir. Bir okulda yönetmenler ile öğretmenler gerektiğinde aracısız olarak doğrudan görüşebilmelidir. Bu okulun amaçlarının istenilen şekilde gerçekleştirilmesi için gereklidir. Bir okulda en stratejik iki öğeden biri öğretmen ötekide öğrencidir. Öğretmen, öğrenciye en yakın kişidir. "Öğretmenlerin okuldaki en önemli rolü bilgi yayıcılıktır. Bunun yanı sıra disiplincilik, yargıçlık ve sırdaşlık gibi rolleri vardır". Öğretmenlerin bu rolleri yerine getirebilmesi için öğrencilerle iyi bir iletişim kurmaları gerekir. Ankotto köy enstitüsünde iletişim sürecine İlişkin yor alan sorular deneklerin verdikleri yanıtların aritmetik ortalamasına göre şu şekilde önem sırasına dizilmiştir. 1-Köy enstitüsünde öğretmenler ile öğrencilerin gerektiğinde ne düzeyde görüşebildikleri sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %93.49'u çok ve pek çok düzeyinde yanıtını vererek köy enstitüsünde öğretmenler ile öğrenciler arasında iyi bir iletişimin [ olduğunu ifade etmişlerdir (Bkz.Tablo:16). j Öğretmen yetiştiren okulda öğretmenler ile öğrencilerin gerektiğinde görüşebilmelerinin ne düzeyde gerekli olduğu sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %65.58'i, ilkokul öğretmenlerinin %87.79'u, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %85.57'si çok ve pek çok düzeyinde gereklidir yanıtını vermişlerdir. Bu soruyu yanıtlayan toplam 637 deneğin %79.60'ı çok ve pek çok düzeyinde öğretmenler ile öğrenciler arasındaki iletişimi gerekli görmüşlerdir. Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare İşleminin sonucu (56.16) .01 düzeyinde tablo değerinden (20.090) daha büyük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır ; Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.72, ilkokul, öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.36, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.37'dir. Buradan, öğretmenler ile öğrencilerin gerektiğinde görüşebilmesini, köy enstitüsü mezunları çok düzeyinde, ilkokul öğretmenleri İle eğitim yüksekokulu öğrencileri pek çok düzeyinde gerekli görmektedirler denilebilir. Denekler bu soruyu birinci sırada önemli görmüşlerdir. 2- Bir okulda öğretmenler ile öğrencilerden başka, yönetmenler ile öğrencilerinde gerektiğinde doğrudan yüz yüze görüşebilmesi, okuldaki öğrencileri ilgilendiren sorunların çözülmesinde önemlidir Köy enstitüsünde, yönetmenler ile öğrencilerin gerektiğinde ne düzeyde görüşebiliyordu sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %92.52'si çok ve pek çok düzeyinde seçeneklerini işaretleyerek, köy enstitüsünde yönetmenler ile öğrencilerin iyi bir iletişim içinde olduklarını ifade etmişlerdir (Bkz.Tablo:16). Öğretmen yetiştiren okulda yönetmenler İle öğrencilerin gerektiğinde ne düzeyde görüşebilmesi gereklidir sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının % 64.02'si, ilkokul öğretmenlerinin %84.47'si, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin % 83.41'i çok ve pek çok düzeyinde gereklidir yanıtını vermişlerdir. Bu soruyu yanıtlayan toplam 638 deneğin % 77.27'si çok ve pek çok düzeyinde öğretmen yetiştiren okulda yönetmenler ile öğrencilerin görüşebilmesini gerekli görmüşlerdir. Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare işleminin sonucu (46.96) .01 düzeyinde tablo değerinden (20.090) daha büyük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır. Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.65, ilkokul öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.24, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.28'dir. Buradan, " yönetmenler île öğrencilerin gerektiğinde görüşebilmesi'', köy enstitüsü mezunlarının çok düzeyinde, ilkokul öğretmenleri ile eğitim yüksekokulu öğrencilerinin pek çok düzeyinde gerekli gördükleri söylenebilir. Denekler bu soruyu ikinci sırada önemli görmüşlerdir. 3-Köy enstitüsünde yönetmenler ile öğrencilerin gerektiğinde görüşebilmesi ne düzeyde gerçekleşiyordu sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %92.05'i çok ve pek çok düzeyinde yönetmenler ile Öğrencilerin gerektiğinde görüşebilmelerini ifade etmişlerdir (Bkz: Tablo 16.) Öğretmen yetiştiren okulda, yönetmenler ile öğretmenlerin gerektiğinde görüşebilmelerinin gereği sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının % 61,03’ü, ilkokul öğretmenlerinin % 84.09'u, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %81.86'sı çok ve pek çok düzeyinde gereklidir yanıtını vermişlerdir. Bu soruyu yanıtlayan toplam 673 deneğin %75.66'sı çok ve pek çok düzeyinde öğretmen yetiştiren okulda yönetmenler ile öğretim elemanlarının gerektiğinde görüşebilmelerinin gerekli olduğunu ifade etmişlerdir. Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare işleminin sonucu (54.92) .01 düzeyinde tablo değerinden (20.090) daha büyük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır. Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.61, ilkokul öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.20, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 4.20'dİr. Buradan, " yönetmenler ile öğretim elemanlarının gerektiğinde görüşebilmesini, köy enstitüsü mezunlarının çok düzeyinde, ilkokul Öğretmenleri ile eğitim yüksekokulu öğrencilerinin pek çok düzeyinde gerekli gördükleri söylenebilir. Denekler bu soruyu üçüncü sırada önemli görmüşlerdir.” 3.7.6Denetleme Süreci: “Her örgüt gerçekleştirmek istediği amaçlara ne kadar ulaşabildiğini bilmek ister. Onun İçin her örgütte denetleme vazgeçilmez bîr süreçtir. "Denetleme, planlamayla başlayan örgütleme, eşgüdümleme, iletişimle süren ve bîr bütünlük içinde sorun çözmeyi amaçlayan yönetim sürecinin bir uzantısıdır . Yönetim sürecinin kusursuz oluşması ve yönetimin örgütsel amaçlarından sapmaması için denetleme sürecine gereklilik vardır. Yönetim sürecinin kusursuz oluşması, tö-netimin her eylem ve işlemlerine ilişkin dönüt bilgilerin anında toplanması ile olanaklıdır. Yönetimin örgütsel amaçlarından sapmasını önleme ise örgütün ürününün niteliğine ve niceliğine ilişkin dönüt bilgilerin her gerektiğinde elde edilmesine bağlıdır. Bu yüzden denetleme süreci olmadan yönetimin iyi çalışmasını söylemek olanaksızdır. Denetleme planlanan örgütsel amaçlardan sapmayı önlemek için örgütün işlemesini izlemek ve düzeltmek sürecidir. Denetleme süreci, bir okulun işleyişi hakkında bilgi toplamak, dönüt elde etmek için gereklidir. Okuldaki yönetmenler işleyiş hakkında bilgi sahibi olmazlarsa amaçlan gerçekleştiremezler. Denetimin amacı, okulun etkinliğini sağlamak ve sürdürmektir. Okullarda denetleme sürecinin işlemesinde eğitim yönet-menleriyle ilgili eğitim işgörenlerinin birlikte çalışması gerekmektedir. Eğitim işgörenlerinin denetleme sürecine ka-tılması denetimin amaçlarını gerçekleştirmesine yardım etmektedir. Okul, eğitim sistemi içerisinde temel bir sistemdir. O yüzden her okul amaçlarının istenilen düzeyde gerçekleşip gerçekleşmediğini kendi kendine özdenetim ile denetleyebilir. Amaçlardan sapmamak için gerekli olan dönütü sağlayabilir. Özdenetim, bir insanın kendi davranışlarını, geliştirdiği değerlere, düzgülere göre değerlendirmesidir. Okulda bir işgörenin özdenetimi ise, önceden saptanan ölçülere göre yaptığı davranışı kendi yargılarıyla değerlendirmesidir. Özdenetİmli insan, kendi kendini eleştirme, yönlendirme yetkinliğine ulaşmıştır. Özdenetİmli insan kendini eleştirirken toplumun ve okulun kurallarını, değerlerini ölçüt olarak kullanır W). Köy enstitüsünde çalışan işgörenler ve öğrenciler özdenetime sahip insanlardı. Bunun için amaçların gerçekleşmesi için kendi davranışlarına son derece dikkat ederlerdi. Bunun yanında okuldaki İşleyişin iyi ve aksayan yönlerini her hafta Cumartesi günleri birbirlerine karşı kırıcı olmadan açık açık eleştirirlerdi, öylece okuldaki işgörenler ve öğrenciler denetleme sürecine itilmiş oluyorlardı. Ankette köy enstitüsünde denetleme sürecine ilişkin yer alan sorular deneklerin verdikleri yanıtların aritmetik ortalamasına i>re şu şekilde önem sırasına dizilmiştir. 1-Köy enstitüsünde, okulun kendi kendini denetlemesi ne düzeydeydi sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %96.27'si Çok ve pek çok düzeyinde yanıtını vererek, okulun kendi kendini denetlediğini ifade etmişlerdir (Bkz.Tablo:17). Öğretmen yetiştiren okulun kendi kendini denetleme gereği sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %60.85'i, ilkokul öğretmenlerinin %75.57'si, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin 370.44'ü çok ve pek çok düzeyinde gereklidir yanıtını vermişedir. Bu soruyu yanıtlayan toplam 636 deneğin %69.02'si çok ve ek çok düzeyinde öğretmen yetiştiren okulun kendi kendini de-etlenmesi gerektiğini ifade etmişlerdir (Bkz.Tablo:18). Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare işleminin sonucu (36.36) .01 düzeyinde tablo değerinden (20.090) daha büyük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır. Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.51, ilkokul öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik orta-aması 4.03, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.94'dür. Buradan, " okulun kendi kendini denetlemesini, grupların hepinin çok düzeyinde gerekli gördükleri söylenebilir. Gruplar bu soruyu birinci sırada önemli görmüşlerdir. 2- Okuldaki yönetmenlerin en önemli rollerinden birisi de denetim rolüdür. Yönetmenler aynı zamanda denetim sonunda elde edilen bilgiler ışığında değerlendirmeyi yapacak olan kişidir. "Değerlendirme bir yargılama eylemidir. Bu yargılamanın sağlam olabilmesi için elde edilen bilgilerinde güveniler, nesnel ve geçerli olması gerekmektedir" . "Değerlendirmede en önemli değişken, değerlendirmeyi yapan yönetmendir. Yönetmenin kişilik özellikleri, uzmanlığı, iş ve işgörenlere ilişkin düşünceleri, görüşleri, İnançları, duyguları gibi pek çok yönleri işgörenleri ve işleri değerlendirmesine etkide bulunur" . Yönetmenin okulda nesnel değerlendirme yapabilmesi için değerlendirme ölçütlerini önceden saptaması ve denetimde yeterli olması gerekir. Değerlendirme ölçütleri önceden yapılan yönetim planlarının içinde yer alır. Yönetmenin denetimde yeterli olması ise onun uzmanlığında, kişiliğinde, davranışlarında gözlenir. Köy enstitüsünde yönetmenlerin denetimde ne düzeyde yeterli oldukları sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %90.70'i çok ve pek çok düzeyinde okullarındaki yönetmenlerin denetimde yeterli olduklarını ifade etmişlerdir (Bkz.Tablo:17). Öğretmen yetiştiren okuldaki yönetmenlerin denetimde yeterli olmalarının gereği sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %60.00't, İlkokul öğretmenlerinin %67.89'u, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %70.10'uçok ve pek çok düzeyinde gereklidir yanıtını vermişlerdir. Bu soruyu yanıtlayan toplam 637 deneğin %65.62'si çok ve pek çok düzeyinde okuldaki yönetmenlerin denetimde yeterli olmalarının gerekli olduğunu ifade etmişlerdir (Bkz.Tablo:18). Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare işleminin sonucu (25.85) .01 düzeyinde tablo değerinden (20.090) daha büyük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır. Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.64, ilkokul öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.88, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.87'dir. Buradan, "okuldaki yönetmenlerin denetimde yeterli olmasını, grupların hepsinin çok düzeyinde gerekli gördükleri söylenebilir. Gruplar bu soruyu ikinci sırada önemli görmüşlerdir. 3- Mezun olunca yönetmenlik ve öğretmenlik rollerini üstlenecek olan öğretmen yetiştiren okulun öğrencilerinin, henüz mezun olmadan okulun denetimine katılması hem onların eğitimi için hem de okulunun amaçlarını daha iyi gerçekleştirmesi için gereklidir. Öğrencilerin okul denetimine katılmaları okuldaki demokratik havanın oluşması içinde gereklidir. Öğrencilerin okul denetimine katılması, onlarda özdenetim değerlerinin ve yargılarının oluşmasına katkıda bulunur. Köy enstitüsünde öğrencilerin okul denetimine katılmaları ne düzeyde gerçekleşti sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının %94.84'ü çok ve pek çok düzeyinde okullarında, öğrencilerin okul yönetimine katıldıklarını ifade etmişlerdir (Bkz.TabIo:17). Özellikle hafta sonu eleştiri toplantıları öğrencilerin okul denetimine katılmaları konusunda önemli katkı sağlamıştır. Öğretmen yetiştiren okulda öğrencilerin okul denetimine katılması ne düzeyde gereklidir sorusuna, köy enstitüsü mezunlarının % 60.47'sİ, İlkokul öğretmenlerinin %70.91'i, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin %52.19'u çok ve pek çok düzeyinde gereklidir yanıtını vermişlerdir . Bu soruyu yanıtlayan toplam 640 deneğin %61.41'i çok ve pek çok düzeyinde öğretmen yetiştiren okulda öğrencilerin okul denetimine katılmalarının gerekli olduğunu ifade etmişlerdir (Bkz.Tablo:18). Bu sorunun test edilmesi için yapılan kay kare işleminin sonucu (46.42) .01 düzeyinde tablo değerinden (20.090) daha büyük olduğundan, gruplar arasında anlamlı bir ayrılık vardır. Köy enstitüsü mezunlarının bu sorunun seçeneklerine verdikten yanıtların aritmetik ortalaması 3.39, ilkokul öğretmenlerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.83, eğitim yüksekokulu öğrencilerinin seçeneklere verdikleri yanıtların aritmetik ortalaması 3.46'dır. Buradan, " öğrencilerin okul denetimine katılması"™, köy enstitüsü mezunları orta düzeyde, ilkokul öğretmenleri ile eğitim yüksekokulu öğrencileri çok düzeyinde gerekli görmüşlerdir. Gruplar bu soruyu üçüncü sırada önemli görmüşlerdi.” 3.8:Sonuç ve Öneriler “1920'li yıllarda nüfusun yüzde sekseni köylerde yaşıyordu. Bu nüfusun tamamına yakını okumaz yazmazdı. Bunlara okuma yazma öğretme olanağı da çok kısıtlıydı. Kurtuluş savaşı sonrası Türkiye'nin kalkınmasını gerçekleştirmek için öncelikle köylülerin kalkındırılması gerekti. Bu amaçla köye, kalkınmayı sağlayacak insan gücünü yetiştirmek için aramalar köy enstitüsünün ortaya çıkmasını sağladı. Köy enstitüsü, Türkiye'ye özgü bir eğitim modeliydi. 1940'da açılmasına başlanan köy enstitüsünün sayısı kapatıldığı 1954 yılına kadar yirmi bire ulaşmıştı Kalkınmaya çalışan ülkelerce örnek atman, hakkında pek çok övgüler yapılan, bu arada kimilerince beğenilmeyen bu özgün eğitim modelinden edinilen deneyimlerin, elli yıl sonra günümüzde öğretmen yetiştirme sistemine katkısı olacağı varsayımı ile bu araştırmaya girişilmiştir. Araştırmanın amacı köy enstitüsü sisteminin eğitim yönetimi açısından özelliklerinin ortaya çıkarılması ve bu özelliklerden şimdiki öğretmen yetiştirme sistemine gerekli olanların saptanmasıdır. Bu amaca ulaşmak için şu alt sorulara yanıt aranmıştır. 1- Köy enstitüsünde kuruluş amaçları ne idi? 2- Köy enstitüsü bir sistem olarak nasıl çalışmaktaydı? 3- Köy enstitüsünde yönetimin işlevleri nasıl gerçekleşmekteydi? 4- Köy enstitüsünde yönetim süreci nasıl uygulanmaktaydı? Araştırmanın evreni köy enstitüsü mezunları, ilkokul öğretmenleri ve eğitim yüksekokulu öğrencileridir. Bu evrede ancak 250 köy enstitüsü mezununa ulaşılabilmiştir. Bunlara düzenlenen anket gönderilmiştir. Köy enstitüsünün eğitim yönetimine ilişkin özelliklerinin öğretmen yetiştirme sistemi İçin ne düzeyde gerekli olduğunu saptamak İçin de bu evrenden 250 ilkokul öğretmenine ve eğitim yüksekokulu öğrencilerinden 250'sİne anket uygulanmıştır. Gönderilen anketleri 216 köy enstitüsü mezunu, 226 ilkokul öğretmeni ve 216 eğitim yüksekokulu öğrencisi yanıtlamışlardır. Toplanan veriler frekans dağılımı, yüzdelik değer, aritmetik ortalama, standart sapma ve kay kare gibi istatistiksel İşlemlerden geçirilmiştir. Elde edilen sonuçlar ve öneriler aşağıda sunulmuştur. Sonuçlar: Köy enstitüsünün genellikle amaçlarını gerçekleştirdiği ortaya çıkmıştır. Deneklerden alınan yanıtlara göre köy enstitüsü: 1- Öğrencilerin köy toplumuna kalkınma önderi olabilecek nitelikte yetiştirmiştir. 2- Çevresinin halk eğitimi sorunlarına çözüm aramaya çalışmıştır. 3- Öğrencilerine köy eğitimciliğini benimsetmiştir. 4- Köyün gereksindiği insan gücünü yetiştirmeye çalışmış, ilkin öğretmen yetiştirmekten başlamış ve buna sağlıkçı yetiştirmeyi eklemiştir. Araştırmaya katılan tüm denek grupları köy enstitüsünün amaçlarına ilişkin bu özelliklerinin şimdiki öğretmen yetiştiren sistemce benimsenmesini yüksek düzeyde gerekli görmüşlerdir. Köy enstitüsünün bir sistemin tüm özelliklerini gösterdiği ve gerçekleştirdiği ortaya çıkmıştır. Örgütlere sistem yaklaşımı uygulamasının bilinmediği Türkiye'de köy enstitüsünün bir sistemde bulunması gereken özelliklerin bulunduğunun anlaşılması ilginç bulunmuştur. Köy enstitüsü şu sistem özelliklerini göstermiştir. 1- Çevresince benimsenen ve çevresinin kalkınma sorunları-la çözüm arayan bir eğitim sistemi olmuştur. 2- Yönetmen ve öğretmenler köy eğitimciliğini benimseyen kişilerdir. 3- Öğrencilerini köy çocuklarından seçmiştir, 4- Yönetmen, öğretmen ve öteki İşgörenlerin görevleri açıklanarak belirtilmiştir. 5- Yönetmen, öğretmen ve öteki işgörenler tam gün çalışmışlardır. 6- İşgörenler arasında üst-ast ilişkileri uyumlu bir şekilde düzenlenmiştir. 7- Yukarıdan aşağıya doğru makamlara yeterli yetki göçerilmiştir. 8- Kuramsal dersler ile uygulama çalışmaları uyumlu bir selde gerçekleştirilmiştir. 9- Öğrenciler kendi yiyeceklerinin üretimine katılmışlardır. 10- Öğrenciler kendi binalarının yapımına katılmıştır. 11- Okul öğrencisini kendi seçmiştir. 12- Yönetmenler ile öğretmenler yeniliklere açık olmuşlardır. 13- Okul çevresinin gereksinimlerine uyum göstermiştir. 14- Yönetmen, öğretmen ve öteki İşgörenlerin manevi doyumu sağlanmıştır. 15- Yönetmen, öğretmen ve Öteki İşgörenlerin maddi doyumu sağlanmıştır. 16- Kendisine gereken öğretim elemanlarını yetiştirmiştir. 17- Öğretim elemanları ile usla Öğrenciler orta ve yüksek öğretim mezunları gibi çeşitlilik göstermiştir. 18- Öğrenciler yönetim işlerine katılmıştır. 19- Bilimsel düşünce üretmeye ve bilimsel çalışmaya uygun bir sistem kurulmuştur. 20- Yapılan çalışmalar hafta sonunda öğrencilerce tartışılmıştır. Araştırmaya katılan tüm denek grupları köy enstitüsü sistemine ilişkin bu özelliklerin şimdiki öğretmen yetiştiren sistemce benimsenmesini gerekli görmüşlerdir. Ancak eğitim yüksekokulu öğrencileri, "okulun öğrencileri köy çocuklarından seçmesini, öğrencilerin kendi okul binalarının yapımına katılmasını, okulun öğrencilerini kendisinin seçmesini" daha düşük düzeyde gerekli görmüşlerdir. enstitüsü yönetiminin işlevlerini yüksek düzeyde gerçekleştirdiği ortaya çıkmıştır Modern yönetim kurumlarının Türkiye'de yaygın olmadığı 1940-1954 yılları arasında köy enstitüsü yönetiminin tüm ekonomik olumsuzluklara karşın işlevlerini yüksek düzeyde gerçekleştirmesi eğitim yönetimi açısından ilginç bulunmuştur. Köy enstitüsü yönetimi şu İşlevleri gerçekleştirmiştir: 1- Öğrencilerin ders dışı kitap, dergi ve gazete okumaya özendirmiştir. 2- Öğrencilerin uygulama yapacağı köy okulları enstitünün bünyesine alınmıştır. 3- Türk folklorunu öğrencilerine uygulamalı olarak benimsetmiştir. 4- Öğrencilerine ödev dışında makale yazmaya özendirmiştir. 5- Öğrenciler ders programının hazırlanmasına katılmıştır. 6- Üretime dönük İş eğitimi yapılmıştır. 7- Öğrenciler marangozluk, demircilik, duvarcılık, biçki, dikiş gibi bir sanatı öğrenmişlerdir 8- Öğrenciler sorunlarını yönetmen ve öğretmenlerine ilete-bilmişlerdir. 9- Öğrenciler yatılı olmuşlardır. 10- Okulda revir kurulmuştur. 11 - Öğrenciler kendi çevre temizliklerini yapmışlardır. 12- Öğrenciler okulun bakım ve onarımına katılmışlardır. 13- Başarılı yönetmen, öğretmen ve öteki işgörenler ödüllendirilmişlerdir. 14- Okulda döner sermaye düzeni kurulmuştur. 15- Okul için gerekli olan tüketim maddeleri ihale kanunu dışında satın alınabilmiştir. Araştırmaya katılan tüm denek grupları köy enstitüsünde yönetimin işlevlerinin şimdiki öğretmen yetiştiren sistemce benimsenmesini gerekli görmüşlerdir. Köy enstitüsünde yönetim süreçlerinin yüksek düzeyde uygulandığı ortaya çıkmıştır. Türkiye'de yönetim biliminin henüz yaygın olmadığı, eğitim yönetiminin bir bilim dalı olarak tanınmadığı bir dönemde köy enstitüsünde yönetim süreçlerinin yüksek düzeyde uygulanmış olması ilginç bulunmuştur. Köy enstitüsünde yönetim süreçlerinin şu özellikleri uygulanmıştır. 1 -Öğrenciler sorun çözmeyi öğrenmişlerdir. 2- Okul yönetimi, eğitim araç, gereç ve tüketim girdilerini sağlamada karşılaştıkları sorunları çözme becerisine sahipti. 3- Yönetmenler okuldaki sorunları çözme yetkisine sahipti. 4- Öğrenciler okul sorunlarının çözümüne katılmıştır. 5- Yönetmenler bir yıllık yönetim planını önceden yapmış ve bu planı etkili bir şekilde uygulamışlardır. 6- Okul yönetimi eğitim, öğretim için yeni düzenlemeleri gerçekleştirmiştir. 7- Öğrenciler, eğitim için okulda örgütlenebilmiştir. 8- Okul yönetimi, öğretmen, öğrenci ve öteki işgörenleri okul amaçları için işbirliği yapmaya yöneltmiştir. 9- Okul çevresinde eğitsel etkinlikler gerçekleştirmiştir. 10- Okul yönetimi öğretmen ve öteki işgörenleri çalışmaya özendirebilmiştir. 11- Öğretmenler ile öğrenciler, gerektiğinde görüşebilmişlerdir. 12- Yönetmenler ile öğrenciler, gerektiğinde görüşebilmişlerdir. 13- Yönetmenler ile öğretmenler, gerektiğinde görüşebilmişlerdir. 14- Okul kendi kendini denetlemiştir. 15- Yönetmenler okul denetiminde yeterli olmuşlardır. 16- Öğrenciler okul denetimine katılmışlardır. . . Araştırmaya katılan tüm denek grupları köy enstitüsünde yönetim süreçlerine ilişkin özelliklerin şimdiki öğretmen yetiştiren okulda uygulanmasını yüksek düzeyde gerekli görmüşlerdir. Öneriler: Köy enstitüsü deneyiminde eğitim yönetimine ilişkin elde edilen verilere dayanarak günümüzdeki öğretmen yetiştirme sistemi için şunlar önerilebilir. 1- Öğretmen yetiştirme sistemi, Türkiye'nin gereksinim duyduğu nitelikli öğretmeni yetiştirmeli, öğrencilerine köy eğitimciliğini benimsetmeli, çevresinin yaygın eğitim sorunlarına çözüm aramalı, öğrencilerin görev yaptıkları yörenin toplumsal, kültürel ve ekonomik kalkınma önderliği rollerini yerine getirecek düzeyde yetiştirmelidir. 2- Öğretmen yetiştiren sistemin, Türkiye'nin gereksinim duyduğu nitelikli öğretmeni yetiştirebilmesi için, çevresiyle iyi ilişkiler kurması, nitelikli ve öğretmenlik mesleğini seven istekli öğrencileri kendinin seçmesi, akademik kariyerli öğretim elemanlarını alması, çağdaş eğitim araç ve gereçleri ile derslerin işlenmesi, ürünün kalitesi için gereklidir. Ayrıca mezunların görev başında karşılaştıkları sorunlardan oluşan bilgilerin dönüt olarak tekrar sisteme girmesi gereklidir. Eğitim yüksekokulundan daha nitelikli öğretmen yetiştirmek için sistem analizi (çözümlemesi) yapılmalıdır. 3- Öğretmen yetiştiren okulun amaçlarını gerçekleştirebilmesi için eğitim programlarının, öğrenci hizmetlerinin yönetimine öğrenciler; İşgören hizmetlerinin, genel hizmetlerin yönetimine de işgörenler katılmalıdır. Öğretmen yetiştiren sistemin programları, öğrencileri düşünce üretmeye, ders dışı okuyup, yazmaya yöneltmelidir. 4- Öğretmen yetiştiren sistem, öğrencilerine sorun çözmeyi öğretmeli, öğrenciler kendilerini ilgilendiren konularda karara katılmalı, okulun bir yıllık yönetim planı önceden hazırlanmalı ve etkili bir şekilde uygulanmalı, okulda etkili bir iletişim ağı kurulabilmeli ve okul özdenetim ile denetlenmelidir. 5- Köy enstitüsü deneyiminden, öğretmen yetiştiren okulda yararlanılmalı, öğretmen yetiştirmede özgün bir model olan köy enstitüsünün çeşitli özellikleri çağdaş gereksinimlere uyarlan-malıdır. 6- Ayrıca, bu araştırmadan edinilen deneyime göre, bu konuda şu araştırmaların yapılması da önerilebilir: köy enstitüsünün eğitim programları; köy enstitüsünde insan ve çevre ilişkileri; köy enstitüleri ve toplum kalkınması; köy enstitüleri ve çok amaçlı okullar; köy enstitüsünün toplumsal değişmeye etkisi; köy enstitüsünün Türk siyasal yaşamına etkisi; köy enstitüsünün öğretmen örgütlenmesine etkisi.” |
||
|
|